Bizantinizm

Din ve devlet ilişkilerinde ortaya çıkan bir başka biçim, siyasal otoritenin dinî otoritenin önüne geçmesi ve onu himayesine almasıdır. Bir başka deyişle Dini otoritenin siyasi otorite karşısında gücünü yitirmesiyle birlikte, siyasi otoritenin din kurumlarını yönetmesi durumudur. Yani bu yönetimde din adamları teokrasinin tersine siyasi otoritenin kontrolündedir. Buna Bizantinizm, Gallikanizm veya Sezaropapizm (Sezarpapacılık) denilir. Bu tip örgütlenmede din adamları devlet otoritesine bağlanmışlardır ve hükümdar tarafından denetlenmektedirler. Bu suretle kilisenin mânevî gücü denetim altına alınmış olmaktadır. Siyasî otorite dünyevî güçleri elinde bulundurmakta ve fakat sistem içinde dinin önemli görevleri halen sürmektedir. Bu tür örgütlenme biçimi, dinin yönetime bağlı olduğu sistem olarak ifade edilir.

Bu tip iktidar ilişkisinde, siyasal iktidarın dinin üstünde olması yönetim ile din arasında sıkı bir ilişkinin varlığına ve dinin kamu yönetiminde önemli işlevler görmesine engel değildir. Yönetim belli bir dini, devletin dini olarak kabul etmekte ve bu dinden yana tavır almaktadır. Toplum nezdinde itibara sahip bulunan din adamları bu sayede bir yönden siyasal iktidarda bir nüfuza sahip olmakta, bir yönden de siyasal iktidarın karar ve tasarruflarının toplum nezdinde meşruiyetini sağlama görevi görmektedirler. Bir açıdan bu her ne kadar dinin insan üzerindeki etkisinin zayıflaması gibi görünse de, işin özü öyle değildir. Sonuçta siyasi otorite insanların dinini yaşamasını serbest bırakmış, hatta güvence altına almıştır. Bunun sonucunda da iktidarını meşru kılmak için -tıpkı teokrasi de olduğu gibi- dini de kullanmış, bünyesindeki din görevlilerine yüksek mevkilerde görevler vermiştir. Bu yüzden bizantinizme "yarı teokrasi" de denebilir.

Bu anlayışına göre din, tamamen devleti yöneten ve yönlendiren güçlerin kontrolü altındadır. Din, devletin izin verdiği alanlarda ve izin verdiği sınırlar çerçevesinde kalarak faaliyetlerini sürdürebilir. Kendisine ayrılan sınırların dışına taşamaz. Bu yönetim anlayışında devlet din adamlarını ve din alanında faaliyet gösteren bütün elemanları kendisi atamak sureti ile onları maaşa bağlar. Din adamları denilen zümre devlet memurlarından ibarettir ve diğer memurlar ile aynı kanunlara ve aynı statüye sahiptirler. Bu yönetim anlayışında din, devletin temel ve kurucu felsefesine göre yapılanmak zorundadır.

Bu anlayışına göre din, devletin tanımladığı ve anladığı biçimde toplumda yer alır. Yani din devletin hizmetindedir, halkı devlete ve müesses düzene itaat ettirdiği, devletin iktidarına ve düzenine destek arz ettiği, halkı kendi kaderine razı edip susturduğu sürece iyi bir şeydir. Eğer bu din sorgulamaya yahut adalet istemeye yöneltirse, tedip edilmesi ve sınırlarının çizilmesi gerekir.