Hz. Musa ve Hz. İsa’nın Dini İslam’dır

 

Bilindiği gibi bütün Peygamberlerin getirdiği din İslam’dır. Onun için bütün peygamberler, tıpkı Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz gibi hak peygamberlerdir. Onlara da, getirdikleri Kitaplara da iman etmek, imanımızın temel esaslarındandır. Keşke o kitaplar da iyi korunabilseydi de kaybolmasalardı, ya da tahrif edilmeselerdi, dinimiz için temel bir kaynak olurdu. Çünkü “bizden öncekilerin şeriatı”, bazı şartlar çerçevesinde bizim için de şeriattır.

 

Ancak gerçek şudur ki bugün “İlahî Kitap” deyince elimizde güvenebileceğimiz bir Kur’an kalmıştır maalesef. Dolayısıyla o kitapların anlattığı din de tahrif ve tağyir edilmiştir. Yani bozulmuş ve değiştirilmiştir. Böylece bugünkü yahudilik ve hıristiyanlıkta olduğu gibi ilahî, semavî bir hak din olma vasfını kaybetmişlerdir. Haliyle batıl din sınıfına girmişlerdir. Bu yüzden Allah Teala yeni bir kitap ile Hz. Muhammed'i (sav) alemlere rahmet olarak göndermiştir. Ve o son peygamberdir. Çünkü kitabını korumayı bizzat Allah üstlenmiştir.

 

Kur’an bize “doğru yolun Allah’ın yolu” olduğunu bildirir.(Bakara, 120.) Bu yol, Allah (azze ve celle) ın kendilerine nimet verdiği “nebilerin, sıddîklerin, şehitlerin ve Salihlerin yolu” olan “İslam” yoludur. Evet bu yol aynı zamanda Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın da yoludur. Peki, bu gün onlara nisbet edilen dinler, yani Yahudilik ve Hristiyanlık onların dini değil mi?

 

Evet, değil!

 

Çünkü Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın Dini İslam’dır.

 

Evet, onlar bir dinle geldiler ve o din de İslam idi. Bu gün gelseler, yine ellerinde Kur’an ile İslam’ı arz ederlerdi insanlara. Yahudilik ve Hristiyanlık, Onların getirdiği dinin maalesef bozulmuş, aslî özelliklerini kaybetmiş halidir. Bu açıdan onlarla bir ilgisi  alakası kalmamıştır. Bu yüzden onlara "muharref din" diyoruz. yani, bozulmuş, değiştirilmiş, çarpıtılmış, batıla dönüştürülmüş din diyoruz. İslam’a göre onlar, evet, aslı hak olmasına rağmen, şimdi yaşadığı bozulma ve değiştirilme, çarpıtılıp kuşa çevirme yüzünden artık “batıl” olmuş dinlerdir.

 

Allah (azze ve celle) açık seçik bildirir bunu Kur’an’da: 

 

اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ

 

Allah katında hak din, İslamdır.  O Ehl-i Kitabın ihtilafları, kendilerine gerçeği bildiren ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki haset ve ihtiras yüzünden olmuştur. Allahın ayetlerini inkâr edenler bilsinler ki,  Allah çabuk görür onların hesabını.” (Al-i İmran, 19.)

 

Merhum Elmalılı’nı veciz ifadesiyle “Allah Teâlânın kendisi için ilke edindiği, peygamber gönderdiği, evliyasını yönlendirdiği din ve sırat-ı müstakim budur. Nimet ve mükafatını ancak bununla verir, akıbette selamete ancak bununla çıkarır.” 

 

Hatta şu ayetler, Peygamber Efendimiz (Aleyhis Salatu ves Selam) ın onların dininden ayrı hak bir din üzerinde olduğunu ve ondan ayrılacak olursa nasıl bir ceza ile karşılaşacağını açıkça bildirmektedirler:

 

وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ 

 

“Ne yahudiler ne de hıristiyanlar, sen onların dinlerine tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar.  Sen de ki: "Allahın hidayet yolu olan İslam, doğru yolun ta kendisidir.  Sana gelen bunca ilimden sonra onların heva ve heveslerine uyacak olursan,  Allaha karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın.” (Bakara, 120.)

 

Ayette açıkça görülen nedir? 

 

Yahudilik  ve Hristiyanlık   diye iki din vardır ve onlara bağlı olanlar, Peygamber Efendimiz (Aleyhis Salatu ves Selam)den hoşnut olmayacaklardır, İslam’dan ayrı bir din olan kendi dinlerine girmedikçe!

 

Hamdi Yazır Merhum, bu ayetlerin tefsirinde, iniş sebebini de içine alan bir sosyal vakıayı dile getirir: 

 

“Yahudiler Hz. Peygambere "Gel bizimle bir müddet hoş geçin, bizi memnun et de sana tabi olalım." diye bir teklifte bulunmuşlar. Bu teklifteki art düşüncelerini anlatmak için şu âyet inmiş: 

 

“Ey Muhammed! Ne yahudiler, ne de Hristiyanlar sen onların milletlerine tabi olmadıkça asla senden memnun olmazlar”, hiçbir şekilde onların gönüllerini hoş edemezsin, meğer ki, milletlerine tabi olasın. Halbuki senin için, ikisinin de milletine tabi olmak mümkün değildir. Çünkü birbirlerine "hiçbir şey değil" diyen bu iki millet aslında birbirlerine son derece zıttırlar. İki zıddın birleşmesi mümkün olmadığından bu iki milletin ikisine birden tabi olmanın, ikisini birden razı etmenin yolu yoktur. Yahudiler yahudi, hıristiyanlar hıristiyan kaldıkça ikisinin de senden razı olmaları mümkün değildir. 

 

Şu halde sen peygamberlik diline mahsus olan bir belağat ve edeple onlara sadece de ki; Allahın hidayeti, işte uyulacak hidayet ancak odur. Hidayet diye ona denilir, sizin hidayet dediğinize değil. 

 

Bir başka mânâ ile; Allah rehberi yok mu? İşte esas uyulacak rehber odur. Allahın Resulü, Allahın kitabı, Allahın dini dururken, başkasına tabi olmak sapıklıktır."

 

Özetle hak din, Allah'ın dinidir. Aranacak, uyulacak olan odur. Ben size değil, siz bana uyacaksınız. "uyulmaya layık olan haktır". Yol hak yolu, hidayet Allah hidayetidir. Onlara işte böyle söyle ve şunu da bil ki; vallahi eğer sen, sana gelen bunca ilimden sonra, mesela onların heva ve heveslerine, keyiflerine uyacak olsaydın, Allah'dan senin ne bir dostun, ne de bir yardımcın bulunur. Ortada kalır, helak olur gidersin. Çünkü Allah katında küfre ve şirke yardım yoktur. 

 

Sonuç: Yahudilik ve hıristiyanlık dinleri, ilahî olma vasfını kaybettiklerinden birer beşeri dinler haline dönüşmüşlerdir. Bütün beşeri dinler gibi bu iki din de batıldır. Onları "yok semavîdir, yok İbrahimîdir" diye hak din göstermek ve "müslüman olmasalar bile ehlinin cennete gideceğini" söylemek, açık bir sapıklıktır. Bu açıdan bakıldığında "Dinler Arası Diyalog" faaliyetlerinin zararı da açıktır.

 

Evet, Hz. Musa ve Hz. İsa da dahil olmak üzere bütün Peygamberler (Aleyhimus Salatu ves Selam) dün kendi dönemlerinde İslam’ı getirmişlerdi ve şayet bu gün gelecek olsalar yine İslam’a tabi olacaklardır. Bundan çıkan sonuç, Allah İslam’dan razıdır ve onun yeryüzünde hakim olmasını istemektedir. Bunu gerçekleştirme görevini de ona inanan insanlara vermiştir. Yoksa o “hepiniz Müslüman olun” dese, “hayır olmuyorum” diyebilmek kimsenin haddine düşmezdi. Ama O öyle yapmadı. İşi insanın aklına ve kısmen özgür iradesine bıraktı. Son resülünü de bize şöyle takdim etti: 

 

هُوَ الَّـذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يداًۜ

 

“Bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve hak dinle gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter.” (Fetih, 28.)

 

Öyleyse İslam’ın dışında kalan bütün dinler, sistemler, nizamlar batıldırlar. Hak dinden bozulmuş dinler bile batıl olup Allah (azze ve celle) tarafından reddedildikten sonra, yukarıda dediğimiz gibi , insan eliyle yapılanlar haydi haydiye batıldır ve reddedilmesi gerekir. 

 

فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ اِلَّا الضَّلَالُۚ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ

 

Gerçekten sonra sapıklıktan başka ne var ki?”( Yunus 32.)

 

Müminlerin yolu, itikad ve amelde müminlerin tuttuğu tevhid yolu ve sağlam dindir ki, Allaha, Allahın Resulüne ve ulul-emre itaat yoludur. Bundan başkasına tabi olmak da tevhid yolundan çıkmaktır, müminler yolu olmayacağı bellidir: 

 

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِـعْ غَيْرَ سَب۪يلِ الْمُؤْمِن۪ينَ نُوَلِّه۪ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِه۪ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يراً۟

 

“Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir.”( Nisa 4/115)

 

Allah (azze ve celle), İslam’dan başka din edinmeme ve tevhidi koruma hususunda o kadar duyarlıdır ki, olmaz ya, farz-ı muhal böyle bir şey Resulüllah (sallallahu aleyhi vesellem) tarafından bile yapılacak olunsa, hiç şüphesiz onu da kabul etmeyeceğini açık seçik bildiriyor: 

 

وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ

 

“Şânım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allahdan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı.”(Bakara 2 /120.)

 

وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ اِنَّكَ اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَۢ

 

Andolsun,   eğer   sana   gelen   bunca   ilimden   sonra   onların hevalarına   uyacak  olursan,   o  zaman  gerçekten   zalimlerden   olursun!”( Bakara 2/145.)

 

Hiç şüphesiz bu ayetler Peygamber Efendimiz (sav)den çok ümmetini ikaz eden ayetlerdir. Öyleyse ümmetin iyi bilmesi gerekir ki İslâmdan başka hak din yoktur. Bu yüzden başka dinlere bir kez olsun dönüp bakmamak, asla iltifat etmemek gerekir.