Nesli Ve Aileyi Muhafaza

4-Nesli Ve Aileyi Muhafaza

A- Ailenin Önemi

B- Ailenin fayda ve hikmetleri

C- Huzurlu ve sürekli bir evlilik için riayet edilmesi gereken hususlar 

D-Aileyi Koruyucu Tedbirler

 

 

4-Nesli Ve Aileyi Muhafaza

A- Ailenin Önemi :

  Aile toplumun temel taşıdır. Canlılarda hücre ne ise, cemiyet için de aile odur. Aile ne kadar sağlıklı ve sağlam olursa, toplum da o kadar sağlam ve sağlıklı olur. Dini, milli ve sosyal hasletlerin korunması, geniş ölçüde ailenin ve neslin korunmasına bağlıdır. Kur’an'da şöyle buyuruluyor : "Ey iman edenler, kendinizi, ailenizi, çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyunuz. ” (Tahrim:6) , “O, dönüp gitti mi (senden ayrılıp bir iş başına geçip iktidar sahibi oldu mu) insanlar arasında bozgunculuk etmek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için yeryüzünde koşar. Allah bozguncuları sevmez. " (Bakara:205) . Burada İslam düşmanlarının başa geçip iktidar sahibi olduklarında ekonomiyi, aileyi ve nesli bozacakları haber veriliyor. O halde yeryüzünde fesadın yayılmaması için ailenin muhafazası gerekmektedir. 

  İslam ailenin teşekkülü için evliliği teşvik eder. Çünkü aile olmadan insanların huzurlu bir hayat yaşamaları mümkün değildir. Her insanda sürekli yaşamak ve neslini devam ettirmek arzusu vardır. Bu da ancak aile hayatı ile mümkündür. 

  Aile müessesesine doğru atılan ilk adım evliliktir. Hz. Peygamber : "Gençler, içinizden gücü yeten evlensin. ”diyor ve gerekçesini :"çünkü iffeti ve namusu korumanın yolu evliliktir. ”şeklinde açıklıyor. (Buhari) . Diğer bir hadiste: "Nikah benim Sünnetimdir. Sünnetime göre hareket etmeyen benden değildir.” Bir başka hadiste: "Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyamet gününde çokluğunuzla övünürüm. ”buyurmuştur. (İbni Mace) . Hz. Peygamber bekar yaşamak isteyen Osman b. Maz'un'u bundan yasaklamış ve evlenmeye teşvik etmiştir. İslam’da ruhbanlık yoktur. Bekar yaşamak kınanmıştır. Nefsine hakim olamayan ve evlenmeye de gücü yeten kimselerin evlenmesi farz, nefsine hakim olmakla beraber evlenmeye gücü yetenlerin evlenmesi ise Sünnet kabul edilmiştir.

B- Ailenin fayda ve hikmetleri :

Ailenin fert ve toplum açısından bir çok fayda ve hikmetleri vardır. Bunardan bazıları şunlardır :

  1- Evliliğin gayesi, aileye mutluluk, topluma da sağlam ve sıhhatli nesiller yetiştirmektir. Kur’an'da şöyle buyuruluyor: “Onun (varlık ve kudret)  alametlerinden biri de, size hemcinsinizden, kendileriyle huzura eresiniz diye eşler yaratmasıdır. Birbirinize karşı sevgi ve şefkat de yaratmıştır. ” (Rum:21) . "Onlar (karılarınız)  sizin için bir elbisedir, siz de onlar için elbisesiniz. " (Bakara:188) . Bu benzetme ile eşlerin karşılıklı koruyuculuk ve tamamlayıcılık vasıfları sergilenmiştir. Bu sebeple evlilik, eşlerin sadece bedeni ihtiyaçlarını değil, bundan daha önemli olarak ruhi ihtiyaçlarını, koruma, korunma, sevme, sevilme, sayma, sayılma, yardımcı olma, yardım görme gibi bir çok ihtiyaçlarını da karşılar. 

  2- Evlilik, bir çok ihtilaf ve kavgaları önler. Zira evlilik dışı kurulan ilişkiler, kıskançlıklara ve kavgalara yol açmaktadır. 

  3- Evlilik, kişilerin namusunu, iffetini, nezahetini ve haysiyetini korur. Tabii ihtiyaçlarını meşru yollardan karşılayan eşler, gayr-ı meşru yollara gitmezler. İnsan tabiatında ve toplumda aslolan fuhuş ve arsızlık değil, iffet ve hayadır. Bunu da ancak meşru ve kanuni evlilik temin eder. 

  4- Evliliğin bir faydası da, hayatın yükü altında ezilen, türlü meşakkat ve sıkıntılarla yüz yüze gelen eşlerin bir yuvada, birbirlerine destek olarak, birbirlerini teselli ederek, sıkıntılarını, yorgunluklarını atmalarına, huzur ve saadet içerisinde yaşamalarına vesile olmasıdır. Hiç kimse yalız yaşamak, insanlardan uzak kalmak istemez. Her insan hayatını paylaşabileceği bir arkadaş, bir dost arar. İşte evlilik, insanın bu ihtiyacını da karşılar. 

  5- Aile bir okuldur. Çocukların eğitiminde en önemli müesseslerden biri de aile ocağıdır. Çocuk sevgiyi, saygıyı, yardımlaşmayı, dayanışmayı, şefkati ve merhameti en iyi aile ocağında öğrenir. 

  6- Neslin devamını sağlamak. Çocuklar, evliliğin meyveleridir. Aile olmadan sağlam ve sıhhatli nesiller yetiştirmek mümkün değildir. Çocuklar aile ortamında yetiştiği gibi, başka bir yerde yetiştirilemez. Çocuk için en elverişli ortam aile ocağıdır. Çocuk dinini, ahlakını, ihtiyacı olan bütün faziletleri ve muaşeret kurallarını, önce ailesinden öğrenir. 

  7- Evlilik bir takım sosyal bağların kurulmasına, akraba ve hısımlıkların vücut bulmasına vesile olur. Anne ve babaları vasıtasıyla neseb akrabalıklarına sahip olan insanlar, eşleri vasıtasıyla de sıhri akrabalıklara sahip olurlar. Bu suretle toplumda bir yardımlaşma ve dayanışma, birbirini koruma, kollama ve kayırma hali meydana gelir. Böylece zayıf olarak yaratılan insan, yalnızlıktan, kimsesizlikten kurtulur, kendini güçlü hisseder ve moral bulur. Neşede kederde, hastalıkta sağlıkta, düğünde bayramda, gençlikte ihtiyarlıkta, birlikte olabileceği dost bir çevresi olur. İslam akrabalık bağına önem vermiştir. Bir hadiste : “ Akrabalık bağını koparan cennete giremez.” buyurulmuştur. Diğer bir hadiste de: "Rızkının bol, ömrünün uzun olmasını isteyen, akrabalık bağlarını korusun. " buyurulmuştur. 

 

C- Huzurlu ve sürekli bir evlilik için riayet edilmesi gereken hususlar :

  a) Evlenmeden Önce:

1-Eşler arasında az çok bir denkliğin (kefaet)  bulunması gerekir. Dindarlık, ahlak, kültür, asalet ve servet gibi konularda aralarında büyük farklar olan eşlerin mutlu olmaları ve sürekli bir aile hayatı yaşamaları çok zordur. Bu nedenle evlenecek kimselerin birbirine ahlak, kültür, asalet, zenginlik ve dindarlık bakımından denk olması gerekir. 

  Bazı alimler, insanların eşit olduğunu, denkliğin nikahda gerekmediğini söylemişlerse de, cümhur-u ulema, evlilikte kefaetin gerekliliğini kabul etmişlerdir. Bu sosyal bir hadisedir, riayet edilmezse sıkıntılar doğar, aile saadeti yok olur. 

2- Evlenecek kimselerin görücü usulü ile evlenmeleri caiz olmakla birlikte, adayların birbirini İslami ölçüler içerisinde görmeleri, evliliğin sürekli ve huzurlu olması açısından önemlidir. 

  Alimlerin çoğunluğuna göre, erkek evlenmek istediği kadının eline yüzüne ve boyuna bakabilir. Ahmed b. Hanbel ve Evzaî gibi bazı müctehidlere göre, bir erkek evlenmek istediği kızın başını, kollarını, dize kadar ayaklarını görebilir. Ancak İslam evlenecek kişilerin yalnız, başbaşa kalmalarına, birlikte gezmelerine, flört yapmalarına izin vermez.

  3- İslam evlendirilecek kimselerin rızalarının alınmasını ve istemediği bir evliliğe zorlanmamasını ister. Hz. Peygamber:" İzni ve rızası olmadan ne kız, ne dul evlendirilemez. ” buyuruyor. (Buhari) . 

  4-Yapılacak evlilikte, her cihetten külfet ve masrafların az olması. Hz. Peygamber: "Evliliklerin en hayırlısı, en kolay ve masrafsız olanıdır. ” Buyurmuştur. Evlenirken ağır borç yükünün altına giren çiftler, evlendikten sonra, bu ağır yük sebebiyle sıkıntıya girmekte ve huzurları kaçmaktadır. Atalarımızın "ayağını yorganına göre uzat” sözü bu konuda ölçü olmalıdır. 

  5- Evlenmeden önce nişan yapılmasında fayda vardır. Evleneceklerin birbirlerini tanımaları ve birlikte yaşamaya karar vermeleri açısından bu önemlidir. Karakterini, ahlakını, alışkanlıklarını sevmediğimiz bir kimse ile birlikte yaşamak kolay değildir. 

  6- Evlenen kişiler düğün yapmalı, evlendiklerini imkanları ölçüsünde ilan etmeli ve düğünlerinde imkanları ölçüsünde yemek (velime)  vermelidirler. Hz. Peygamber, Abdurrahman b. Avf'a: "Bir koyun keserek de olsa, düğün yemeği vermesini” tavsiye etmiştir. 

  Düğünlerde dinin izin verdiği ölçüde oyun ve eğlenceye de izin verilmelidir. Hz. Peygamber, düğünlerde eğlenceye izin vermiştir. 

  7- Eş seçiminde şu hususlara dikkat edilmelidir :

  a)  Dindar olması: Hz. Peygamber şöyle buyuruyor : "Kadın dört şeyi sebebiyle nikah edilir; malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanını seç ki, ellerin bereket bulsun. " (Buhari)  Bir başka hadiste ise şöyle buyuruyor:"Kadınlarla yalnız güzellikleri için evlenmeyiniz, olur ki, güzellikleri ahlakça düşmelerine sebep olur. Onlarla yalnız malları için de evlenmeyiniz, çünkü malları azmalarına yol açabilir. Onları dindarlıklarından ötürü nikahlayın. Şüphesiz dindar olan eski elbiseli bir cariye, (dindar olmayan ötekilerden)  daha üstündür. " (İbni Mace) 

  b)  Kadının doğurgan olması:Bir hadiste:"Kocasını sevebilen doğurgan bir kadınla evlenin. Çünkü ben kıyamet gününde, diğer ümmetlere karşı, sizin çokluğunuzla övüneceğim. ” buyuruluyor. (Ebu Davut) 

  c)  Bakireyi tercih etmek: Bir hadiste şöyle buyurulmuştur. :"Evlenmek için bakire kızları tercih ediniz. Çünkü onlar daha tatlı dilli, kocasını daha tatmin edici ve daha aza kanaat edicidirler. " (İbni Mace) . Bu hadis, İslam’ın bekarlığa verdiği önemi göstermektedir. Yoksa bakire olmayan dul kadınlarla evlenilmeyeceği anlamına gelmez. 

  d)  Dindarlığı ve kanaatkarlığı ile tanınan, asil bir ailede yetişmiş olması: Bu durum kadın veya erkek olsun, o gencin de aynı değerlerle yetiştiğinin belirtisi sayılır. 

  e)  Kadının güzel olması: Evlenilecek kızın dindarlığı yanında güzel oluşu da tercih nedeni olmalıdır. Çünkü güzel kadın, kocasının gönlünü daha hoş eder ve gözünü haramdan korur. Bu yüzden evlenmeden önce evleneceği kıza bakmak caiz görülmüştür. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Hayırlı kadın, kocası kendisine baktığı zaman, ona sevinç ve neş'e veren, emredince itaat eden, kendi malı ve özel yaşantısı hususunda, kocasının istemediği bir şeyi yapmayan kadındır. " (Müsned-i Ahmed) 

  f)  Mecbur kalmadıkça tek evlilikle yetinmek : Çok evlilikte eşler arasında adalet sağlamak çok zordur. Dolayısı ile ailede geçimsizlikler, problemler olmaması için, kişinin sevdiği bir eşiyle yaşaması daha rahat ve güzeldir. 

B- Evlendikten Sonra :

  1- Ailenin reisi kocadır. Koca ailesinden sorumludur. Kocanın vazifesi eşini korumak, onun ihtiyaçlarını karşılamak ve her türlü hukukuna riayet etmektir. Kadının vazifesi ise; kocasının meşru emirlerine itaat etmek, ona saygı göstermek ve onu hoşnud etmeye çalışmaktır. Kadın kocasının şerefine, namusuna söz getirmemeli ve malını muhafaza etmeli, çocuklarının eğitimi ile ilgilenmelidir. 

  2- Eşler birbirlerine iyi davranmak, geçimli olmak, birbirlerinin yükünü çekmek, hayatın zorluklarına karşı birlikte mücadele etmek ve birbirlerinin meşru ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakla yükümlüdür. 

  3-Eşler birbirlerine saygıyı kaybetmemek, laubaliliğe kaçmamak ve yalan söylememek şartı ile şakalaşabilir, birlikte eğlenebilirler. Devamlı ciddiyet, resmiyet, tarafları sıkar, hayatı zorlaştırır. Peygamber Efendimiz eşleriyle şakalaşırdı. 

  4- Eşler, harcamalarda cimrilikten, pintilikten, israf ve lüzumsuz harcamalardan kaçınarak, orta bir yolu tutmalıdır. İnsan en çok ailesi için yaptığı harcamalardan dolayı ecir ve sevap kazanır. Kadın, ev eşyalarını ve gıda maddelerini israf etmeden, ziyan olmayacak bir şekilde kullanmalıdır. 

  5- Eşlerin birbirinden faydalanmaları hakkıdır, aynı zamanda vazifeleridir. Meşru ve haklı bir sebep yokken bundan kaçınan taraf, günaha girer. 

6- Azl ve doğum kontrolü konusunda, eşler birlikte ve ortak kararları ile hareket etmelidir. Ancak kürtaj yaptırmak, çocuk düşürmek caiz değildir. 

  7-Doğan çocukların bakımı ve yetiştirilmeleri, eşlerin hem hakkı hem de vazifesidir. Çocukları yetiştirmek yalnızca onların yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelmez. Aynı zamanda onlara dinini, ahlakını, milli ve manevi değerlerini öğretmek de gerekir. Böyle yetişmeyen bir nesil mahvolup gider. 

  8- Eşlerden her birinin iffetli, namuslu ve temiz olmaları, kendilerini haram ve yasak ilişkilerden korumaları lazımdır. İffet ve nezahet, sadece kadın da aranmaz, erkeğin de kadın kadar iffetli ve nezih olması icab eder. 

  9- İslam erkeklerden farklı olarak, kadınlara bir takım yükümlülükler getirmiştir. Bunlardan ikisine kısaca işaret edelim :

  a)  Kadının meşru sınırlar içerisinde süslenmesi, güzel görünmeye çalışması, özellikle kocasına karşı bir vazifedir. Bu sebeple erkeklere kullanılması yasak olan altın ve ipekli kumaş, kadınlara mübahtır. Kadın süslenmeli kocasına güzel görünmeye çalışmalıdır. Ancak bunu yaparken fıtratı bozucu bir davranış içerisine giremez. Yüzünün, dişinin, kaşının, tabii şeklini değiştirerek estetik ameliyatı yaptıramaz. Şu kadar var ki, doğuştan veya sonradan bedenine arız olan ve onu çirkin gösteren bir fazlalığı, noksanlığı veya sakatlığı ortadan kaldırmak mümkünse kaldırabilir. Bu, tedavi mahiyetindedir. Kadının süslenmesi, kocasını kendine daha çok bağlar. 

  b)  Kadınlar, erkeklerden farklı bir tesettüre riayet etmek, süsünü ve güzelliğini, namahremlere değil, sadece kocasına tahsis etmek durumundadır. Gerek süslenme, gerekse örtünme ile ilgili ayetler ve hadisler, hem eşleri birbirine daha sıkı bir şekilde bağlamak, hem de onları kötü bakış ve etkilerden korumak içindir. Edep ve haya herkesten çok kadınlara yaraşır, arsızlık ve iffetsizlik, herkesten çok, kadınları çirkinleştirir. 

D-Aileyi Koruyucu Tedbirler

  İslam nesli ve aileyi muhafaza için bir çok hükümler koymuş ve bir çok tedbirler almıştır. Bu tedbirlerden bazıları şunlardır. 

1- Zina Yasaklanmıştır :

  İslam zinayı ve fuhşu önlemek için maddi ve manevi müeyyidelere baş vurmuştur. Kur’an'da şöyle buyuruluyor:"Sakın zinaya yaklaşmayın, o fuhuştur, kötü bir yoldur. " (İsra:32) . Hz. Peygamber de kadın ve erkeklerden biat alırken :"Allah'a şirk koşulmaması, hırsızlık ve zina yapılmaması ve haksız olarak adam öldürülmemesi”üzerine almıştır. Yine Peygamber Efendimiz :"Bir kimse mü'min iken zina yapmaz. ", ”zina ve fuhşun yaygınlaşması kıyamet alametidir. ”buyurmuştur. 

  Akıl ve tecrübe ile de, zinanın kötülüğü ortadadır. Çünkü zina, nesebin karışmasına, akrabalık bağlarının kopmasına, bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasına, insanların eşya gibi pazarlanmasına, ahlakın bozulup dejenere olmasına sebep olmaktadır. 

  Serbest birleşmeler, beden ve ruh sağlığı açısından da zararlıdır. Öteden beri bu tür birleşmelerle, zührevi hastalıkların yaygınlaştığı bilinmektedir. Son zamanlarda çıkan AİDS hastalığı, seks çılgınlığının, nükleer enerji kadar, hatta daha fazla insanlığı tehdit ettiği görülmektedir. Bugün sözde kadın hakları savunucuları, kadın erkek eşitliğini savunurken, kadınların erkekleşmesine, bir çok erkekle düşüp kalkmasına, böylece fuhşun yaygınlaşmasına, bazı kadınların yalnızlığa itilmesine sebep olmuşlardır. Bütün bunlar, aile müessesesinin zayıflamasına, çocukların sevgisiz, himayesiz ve şefkatten mahrum kalmalarına sebep olmuştur. 

2- Zinaya Götüren Davranışlar Yasaklanmıştır :

  İslam, yalnızca zinayı suç saymamış, zinaya sebep olan davranışları da suç saymış ve yasaklamıştır. Onlardan bazıları şunlardır;

  a)  Bir kimsenin eşinden başka bir kadına şehvetle bakması zinaya götürücü bir davranıştır. Kur’an, mü'min erkek ve kadınların, gözlerini haramdan sakınmalarını istemiştir. (Nur:31) . Zinanın bundan sonra gelecek çeşitlerini de açıklayan bir hadis şöyledir : “İnsanoğlunun her birine zinadan payı yazılmıştır. Gözler zina eder. gözlerin zinası bakmaktır. Eller zina eder; ellerin zinası tutmak ve dokunmaktır. Ayaklar zina eder; bunun zinası yürümektir. Ağız zina eder, bunun zinası öpmektir. Zihin (kalb)  kurar ve ister, cinsi organ ise, buna ya uyar (zina eder) , yahud da uymaz. " (Buhari) . Bir başka rivayette:"Dil zina eder, bunun zinası (müstehcen) konuşmaktır. Kulak zina eder, bunun zinası (müstehcen şeyleri) dinlemektir. ” buyuruluyor. Hz. Peygamber Hz. Ali'ye:“İlk bakış affolunmuştur, ikinci bakış ise aleyhinedir” buyurarak, bakmanın ölçüsünü vermiştir. Ahlakçılar ise tekrar tekrar bakmanın, genellikle şehvetten kaynaklanacağı, yahutta onu tahrik edeceği hususunu dile getirmişlerdir. Şehvetle bakmanın manası sürekli ve ısrarlı bakıştır. 

  b)  Yabancı (namahrem)  bir kadınla, kimsenin göremeyeceği bir yerde başbaşa kalmak (halvette bulunmak) . Zira bu durumda üçüncüleri şeytandır. Yabancı bir kadınla yalnız kalmak, hem tahrik edici hem de şüphe uyandırıcı kabul edilmiştir. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah'a ve ahiret gününe imanı olan bir kimse, yanında mahremi olmayan yabancı bir kadınla yalnız kalmasın zira bu durumda üçüncüleri şeytandır. ”Bu hadis, bir kimsenin eşi ve nikahı düşmeyen yakın akraba ve hısımları dışında kalan kadınlarla yalnız kalmasını haram kılmaktadır. 

c)  Yabancı (namahrem kadın ve erkek)  biriyle tokalaşmak, dokunmak, kucaklaşmak ve öpüşmek : İster kadın olsun ister erkek, kendisine yabancı (nikah düşen)  birisi ile kişinin müsafaha yapması, ona dokunması, kucaklaşması haramdır. Peygamber Efendimiz biat alırken hiç bir kadının elinden tutmamıştır. Kadınlar, ya su dolu bir kaba ellerini batırmışlar, ya da bir kumaş yere serilmiş, kadınlar ellerini bu kumaş üzerine koyarak Peygamberimize biat etmişlerdir. (Buhari) 

  d)  Kadınlarla erkeklerin mecburiyet olmadan bir arada bulunmaları, oturmaları, okumaları ve çalışmaları:Karma hayat da dediğimiz bu tür davranışlar zinaya götürücü olarak kabul edilmiştir. 

  Kadın ve erkek, toplumun ayrılmaz parçalarıdır. İslam’da kadın eve hapsedilmemiş fakat ev dışındaki davranışlarında da tamamen serbest bırakılmamıştır. İslam, kadınların kendi aralarında, erkeklerinde kendi aralarında olmak üzere, eğitim, ibadet, kutlama, eğlence ve benzeri gayeler için toplanma esasını getirmiş, karma hayatı uygun bulmamıştır. Ancak ihtiyaç olduğu zaman, kadın erkek ihtilatına, ihtiyaç miktarınca izin vermiştir. İslam’ın ilk devirlerinden beri, kadınların ihtiyaç bulunduğunda savaşa, camiye, cemaate katıldıkları bilinmektedir. Hz. Peygamber zamanında kadınlar beş vakit namaz için camiye gitmişlerdir. Hatta Peygamber Efendimiz kadınların camiye gelmelerine mani olunmamasını istemiştir. Ancak kadınlar, camide erkeklere karışmamışlar, arkada saf tutmuşlardır. Yine Hz. Peygamber ve sahabe devrinde, kadınlar için ayrı bir gün tahsis edilerek, o günde onlara İslam öğretilmiştir. (Buhari) 

  e)  Kadın ve erkeklerin, tesettüre riayet etmeksizin, açık seçik bir şekilde çarşıya pazara çıkmaları, kadınların tesettürsüz olarak erkeklerle beraber bulunması da zinaya götürücü bir davranıştır. 

  Kadınların avreti el, yüz ve ayakları hariç bütün vücutlarıdır. Erkeklerin avreti ise göbek ile diz kapağı arasıdır. Bu davranışın tahrik edici olduğu açıktır.

  f)  Müstehcen sözleri, şiirleri ve şarkıları dinlemek : Peygamber Efendimizin hadisinde de geçtiği gibi, cinsi tahrike yönelik sözleri, şiir ve şarkıları dinlemek de zinaya götürücü bir davranıştır. 

g)  Müstehcen olan, insanı utandıran, cinsi ilişki ve benzeri ile ilgili sözleri açık kelimelerle söylemek, dil zinası olarak değerlendirilmiş ve zinaya götürücü bir davranış olarak kabul edilmiştir. Şiir ve müziğin de şehveti tahrik edeni, cinsi duyguya hitap edeni, dilin fuhşu olarak kabul edilmiştir. Peygamber Efendimiz :"Dil zina eder, dilin zinası (müstehcen)  olan sözleri söylemektir”buyurmuştur. 

h)  Bir kimsenin eşi dışındaki yabancı birini şehvetle öpmesi ağız zinasıdır ve zinaya götürücü bir davranıştır. Ağız, cinsi tatminde özel organlardan sonra en önemli uzuvdur. Peygamber Efendimiz: "Ağız zina eder, bunun zinası öpmektir. ”buyuruyor. 

3- İffet övülmüş ve teşvik edilmiştir:

  Cinsi duygunun baskısına ve gayri meşru tatmin imkanlarına rağmen, Allah korkusu sebebiyle fuhuş yapmayan, iffetini koruyan insanlar, Allah ve Rasulü tarafından övülmüştür. Kur’an'da Hz. Yusuf'un, sarayın hanımı tarafından yapılan çirkin teklif ve ısrara karşı mukavemeti, bu uğurda hapsi göze alması, İslam gençliğine bir örnek olarak takdim edilmiştir. Bir hadiste:"Kıyamet gününde herkesin bir gölge aradığı bir sırada Allah'ın arşı altında gölgelendirdiği yedi gurup insandan biri de "mevki ve güzellik sahibi bir kadının birleşmeye davet etmesine karşılık, ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım”diyen kişidir. ”buyuruluyor. (Buhari) . 

4- Evlenme ve Boşanma kolaylaştırılmıştır:

  İslam, en hayırlı evliliğin kolay ve masrafsız olan evlilik olduğunu ilan etmiş, başlık parasını kaldırmış, fertleri evlenmeye teşvik etmiş, anlaşamayan ve mutlu olamayan çiftlerin ayrılmasına izin vermiştir. Bugün parasızlık yüzünden evlenemeyen yüzlerce genç vardır. Boşanmak istedikleri halde, boşanamayan çiftler vardır. İşte parasızlık yüzünden evlenemeyen ya da kanunlar sebebiyle boşanamayan insanlar, cinsel ihtiyaçlarını bu defa, gayrı meşru yollardan karşılama yoluna gitmektedirler. Bunun için evlenme ve boşanma kolaylaştırılmalıdır. 

  5- Cinsi arzuyu frenlemenin yolları gösterilmiştir. 

İslam ahlakçıları, ruh ve beden sağlığını bozmadan, cinsi arzuyu frenlemenin yollarını göstermişlerdir. Bunları şöyle özetleyebiliriz. 

a)  Cinsi arzuları artıran beslenmelerden kaçınmak ve oruç tutmak, 

b)  Cinsi arzuları tahrik eden yerlerden ve işlerden uzak durmak. 

c)  Kendini meşgul edecek bir işle uğraşmak. Mesela bir işte çalışmak, kültür ve sanat faaliyetlerinde bulunmak, spor yapmak, kitap okumak veya seyahat etmek, iyi dostlar ve temiz bir çevre edinmek gibi. 

  d)  Bütün bunlar kafi gelmiyorsa evlenmek. 

6- Zina yapanlara ağır cezalar konmuştur. 

  Zina büyük günahlardandır. Ve haddi gerektiren bir suçtur. Zina suçu sabit olduğunda, zina yapan evli ise taşa tutularak öldürülür, bekarsa yüz sopa vurulur. Recm cezasının mesnedi hadislerdir, yüz sopa cezasının mesnedi ise ayettir. (Nur:2) . 

  Nasslardan veya İslam hukukcularının yorumlarından anlaşıldığına göre, İslam'da cezaların maksadı, İnsanları ıslah etmek, onları kötülüklerden korumak, kanunlara itaati sağlamak, sosyal düzenin bozulmasını önlemektir. Bu maksada ulaşabilmek için, ceza hukukunda şu prensipler hakim olmuştur;

  a)  Ceza, suçu önlemeli, suçluyu ıslah etmeli ve başkalarına ibret olmalıdır. 

b)  Cezanın miktarı, gayenin gerektirdiği kadar olmalı, bundan eksik ve fazla olmamalıdır. 

c)  Cezanın gayesi, hapis ve ölümün de ceza olarak devreye girmesini gerektiriyorsa, bu cezalar verilmelidir. 

  d)  Gayeyi temin etmeyen cezalar üzerinde ısrar edilmemelidir. 

  e)  Suçluyu ıslah etmek ve uslandırmak, ona işkence etmek veya ondan intikam almak demek değildir.