Evin Mahremiyetini Korumak

Evde aranan en önemli unsur, içinde yaşayanlara mahremiyet imkânlarını sağlamasıdır. İslam bu husûsa ehemmiyet vermiştir. Sünnet açısından ev, sâdece soğuğa sıcağa karşı bir ilticâ yeri değil, aynı zamanda insanda fitrî olan mahremiyeti sağlama yeridir. Bu sebeple eve "harem" denmiş ve buraya sâhibinin izni olmadan girilmesi yasaklanmıştır. Müslüman evlerde haremlik selamlık uygulaması meşhurdur.

Sünnetin beyânlarına göre mahremiyeti ihlâl sâdece "girmek" fiiliyle tahakkuk etmez, "bakmak" ile de gerçekleşir. Bu sebeple, "Hiç kimse izin almaksızın başkasının evinin içine bakmasın, kim izinsiz bakarsa aynen girmiş gibidir" denir ve bu fiil, "helâl olmayan fiiller" arasında zikredilir. “İzin istemek" anlamında “isti'zân” göz sebebiyle emredilmiş olduğu gibi izin henüz tahakkuk etmeden gözün içeriye kaymamasına dikkat etmek gerekir. Bu sebeple kapıyı çalarken, kapıya yüzünü dönerek değil, yan dönerek durmak emredilmiştir. Hz. Peygamber (sav)'in de böyle hareket ettiği belirtilir: 

"Kim, bir başkasının evine kasıtlı bakarken gözü çıkarılır da diyet için mürâcaat etmeye kalkarsa bilsin ki hiçbir hak talep etmeye hakkı yoktur".

Röntgencilik de denen başkasının evini gözetlemek çok çirkin bir haramdır. Başkasının mahrem hayatını pencereden, kapı deliğinden ve aralığından seyretmek, yani röntgencilik, İslâm ahlâkına uymayan kötü bir harekettir.

Başkasının mahrem hayatını pencereden, kapı deliğinden ve aralığından seyretmek, yani röntgencilik, İslâm ahlâkına uymayan kötü bir harekettir. Biri Hazreti Peygamber'in kapısındaki bir delikten içeriye bakar. O sırada Hazret-i Peygamber elinde midra denilen demir tarakla başını tarıyormuş. Hazret-i Peygamber onun bu durumunu görünce:

“Şayet senin beni gözetlediğini bilseydim şunu gözüne saplardım. Çünkü izin ancak gözden dolayı koyulmuştur” der (Müslim).

Bu mahiyetteki diğer hadislerde bu suçu işleyene karşı ev sahibinin şiddet hareketine başvurmasında haklı olduğunu ve bunun suç teşkil etmeyeceğini belirtmiştir.

İbnu Abbâs (radıyallahu anh)'ın bildirdiğine göre Hakem İbnu Ebî'l-Âsî (radıyallahu anh)'yi içeriye bakarken tesbit eden Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) "Ben sağ olduğum müddetçe Medine'de oturmayacaksın" diyerek Tâif'e sürer.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in: "Bir kimse kapısı açık bırakılmış (veya giriş kısmında perde olmayan) bir eve uğrar da (içeriye bakarsa kabahat onda değil, ev sâhibindedir" sözü, mahremiyeti bozmama husûsunda sâdece yoldan geçenin veya eve uğrayan ziyâretçinin değil herkesin, bütün ev sâhiplerinin dikkat etmesi gerektiğini ifâde etmektedir. Her âile dışarıya karşı mahremiyetin te'mini için gerekli tedbiri almalı, bunu te'min vasıtası olan perde, kapı vs.ye dikkat etmelidir. Aksi takdirde mahremiyetin ihlâli vak'asından "ev sâhibi kabahatlidir."

Bu hadis Müslümanlar'ı, evlerin plânlanmasında mahremiyyet unsurlarının yerleştirilmesine itinâya dâvet etmektedir. Kapılar ve pencereler bu maksada en uygun şekilde yerleştirilmelidir. Umûmiyetle giriş kapılarının arkasında yer alan aralık (antre) kısmı bu maksatla ihdâs edilmiş olabilir. Şu hâlde bâzı yeni plânlamalarda bunun ihmâli, bir eksiklik olarak değerlenirilmelidir. (Daha geniş bilgi için bkz. İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 3/199-200)