Alış Veriş

İslâm alış veriş de dediğimiz ticareti meşru ve makbûl saymıştır.  Allah'u Teâlâ şöyle buyurur:

وَاَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰواۜ

"Allah, ticareti helâl, ribâyı da haram kıldı."

(Bakara 275)

Hadîs-i Şerîfi de dürüst ticaretin sahibine ne kadar sevap kazandıracağını belirtmektedir:

"Güvenilir, doğru ve müslüman tacir, kıyamet günü şehidlerle beraberdir."

“Bey’i” Arapçada “alış veriş” demektir ve bu bir akittir. Kısaca tarifi, “değeri olan bir malı yine değeri olan başka bir mal veya para karşılığında değiştirmektir.” Alış-veriş tarafların karşılıklı onayı ile yani icab ve kabûl ile gerçekleşir. İki taraftan biri malı, diğeri karşılığı olan para veya kıymet taşıyan başka bir malı ele geçirmeleri netîcesinde satışın gerçekleşir. Bütün akitlerde şu dört unsur belli olmalıdır: alan, satan, mal, fiat. Bu arada mal da fiatı da belli olmalıdır ki nizah ortadan kalksın, insanlar ihtiyaçlarını rahatça karşılasınlar.

Alış-verişlerde satış akdinin yazı ile tesbiti iyidir. Anlaşmazlık anında elde belge olur. Ancak emir veya şart değildir. İcab ve kabul olunca alış-veriş kesinleşir tek taraflı cayma hakkı yoktur. Ancak alıcı veya satıcı pazarlık devam ederken alış-verişten cayabilirler.  Alış-veriş, kabz yani malı teslim alma ile tamam olur.  Böylece alıcı, mala; satıcı da paraya sahip olur.

Alış veriş yapanlardan birisi malı almak isterse, diğeri muhayyerdir, yani serbesttir; isterse o mecliste kabul, isterse aynı mecliste reddeder.  Kabulden evvel hangisi meclisten kalkarsa icap bozulur. İcap/satın almayı isteme ve kabul/malı satmaya razı olma tamamlandıktan sonra alış veriş kesinleşir, satıcı ve alıcıdan hiç birisi kusur veya görmezlik muhayyerliği hariç, artık cayamaz.

Peşin ve veresiye alış veriş caizdir. Veresiye  ile caiz olunması, müddetin malûm olunmasına bağlıdır, eğer müddet muayyen olursa caizdir. Bey'ide fiat/semen mesela “on lira” gibi mutlak olarak zikredilirse, o beldenin  parası kabul olunur. Eğer paralar çok çeşitli olur da birisini tâyin etmezlerse, alış veriş fasit olur.

Genel olarak İslâm, ticarette belirli bir kâr haddi koymamıştır.  Bu yüzden alış verişte belli bir kâr sınırı yoktur.  Yalnız bu kârın ğabn-i fâhiş/aşırı aldatma olmaması gerekir.  Kâr oranı satılan malların cinsine, özelliklerine ve şartlara göre değişir; Bazı mallarda düşük bir kâr haddi yeterlidir.  Toptan satışlarda ve değeri yüksek olan mallarda olduğu gibi.  Bazı mallarda ise bu oran normal tutulur.  Bozulma ihtimâli olmayan mallar, perakende satışlar vs.  gibi.  Bazı mallarda da kâr oranı yüksek olur.  Bozulma oranı fazla çeşitli riskleri mevcut olan mallar gibi.  Fakat her şeyden evvel bu bir vicdan işidir.  Pazarlık yapmak caizdir, helâldir.

Bir mü'mine düşen, haram kılınan mallar ile alış veriş yapmamaktır.  Allahû Teâla (cc) bir şeyi haram kılınca, onun bedelini de haram kılar.  Nitekim Resûl-i Ekrem (sav) şarabla ilgili olarak “mü'minlere içilmesini haram kılan Allahû Teâla (cc) satılmasını da (alışverişini) haram kılmıştır" buyurmuştur.  Örnekleri çoğaltabiliriz.  Mesela mü'min bir kasap; şer'i şerife göre kesilmeyen herhangi bir hayvanın etini satmamalıdır.  Mesela şarap, domuz eti, kan, put ve bunun gibi maddelerin satışı batıl/haramdır.  Yine çalınan veya gasb edilmek suretiyle elde edilen bir malı piyasaya sokmak da caiz değildir.  Kim bildiği halde hırsızlık eşyayı satın alırsa; onun günahına ve alçaklığına ortak olmuştur.

Kâr Haddi

Genel olarak İslâm, ticarette belirli bir kâr haddi koymamıştır. Bu yüzden alış verişte belli bir kâr sınırı yoktur. Yalnız bu kârın “ğabn-i fâhiş”, yani aşırı aldatma olmaması gerekir. Kâr oranı satılan malların cinsine, özelliklerine ve şartlara göre değişir; Bazı mallarda düşük bir kâr haddi yeterlidir. Toptan satışlarda ve değeri yüksek olan mallarda olduğu gibi. Bazı mallarda ise bu oran normal tutulur. Bozulma ihtimâli olmayan mallar, perakende satışlar vs. gibi. Bazı mallarda da kâr oranı yüksek olur. Bozulma oranı fazla çeşitli riskleri mevcut olan mallar gibi. Fakat her şeyden evvel bu bir vicdan işidir. Pazarlık yapmak caizdir, helâldir.

Bir mü'mine düşen, haram kılınan mallar ile alış veriş yapmamaktır. Allah Teâla (cc) bir şeyi haram kılınca, onun bedelini de haram kılar. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav) şarapla ilgili olarak “mü'minlere içilmesini haram kılan Allah Teâla alınıp satılmasını da haram kılmıştır" buyurmuştur. Örnekleri çoğaltabiliriz. Mesela mü'min bir kasap; şer'i şerife göre kesilmeyen herhangi bir hayvanın etini satamaz, haramdır. Mesela şarap, domuz eti, kan, put ve bunun gibi maddelerin satışı haramdır, işlem kökten batıldır. Yani geçersizdir. Yine çalınan veya gasp edilen bir malı piyasaya sokmak da caiz değildir. Kim bildiği halde hırsızlık eşyayı satın alırsa; onun günahına ve alçaklığına ortak olmuştur.

Muhayyerlik ve Çeşitleri

Alıcı veya satıcı, satışın gerçekleşmesini bazı şartlara bağlayabilirler, bu caizdir. Böyle alışverişlere muhayyer satış denir. Muhayyerliği şart koşan, şartlar gerçekleşmeyince alış-verişi bozabilir. Peygamberimiz böyle alış-verişler hakkında şöyle buyurur: "Alıcı ve satıcı alış-veriş yaptıklarında, birbirlerinden ayrılıncaya kadar pazarlıktan dönmekte muhayyerdir, veya alış-verişleri muhayyerdir. Eğer alış-verişlerinde muhayyerlik varsa alış-veriş (muhayyerlik şartları ile) gerçekleşmiş olur. "

Muhayyerlikte üç gün ve daha az zaman şart edilebilir. Ebû Hanife’ye göre üç günden fazla muhayyerlik caiz değildir. Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre ise “belli bir müddet” söylendiği zaman caizdir.

Satıcının muhayyerliği, satılan malın onun mülkünden çıkmasna mâni olur, o halde eğer o malı müşteri götürürse ve müşterinin elinde helak olursa müşteri ancak onun kararlaştırmış oldukları fiyatıyle değil, kıymetiyle sorumlu olur.

İki imama göre, müşteri, o malı mülk edinir, eğer müşterinin elinde helak olursa, aralarında kararlaştırılmış fiyatı verecektir. Eğer o mal kusurlu olursa hüküm yine böyledir.

Taraflardan kim caymayı şart kılarsa müddetinde cayabildiği gibi satışı da kesinleştirebilir. Diğerinin olmadığı bir yerde satışı kesinlikle kabullendiğini söylerse, caizdir. Bozmak ise ancak diğerinin bulunduğu bir yerde bozabilir.

Kendisine caymak hakkı olan zat ölürse, hakkı iptal olunur, varislerine intikal

Görmek Suretiyle Muhayyerlik

Görmediği bir şeyi satın almak câizdir, fakat gördüğü zaman cayabilir; isterse kabullenir, dilerse reddeder. Kişi, görmediği malını satarsa, bilâhare gördüğü zaman cayamaz.

Satın aldığı evin odalarını görmeyip de ancak salonunu görür de alırsa caymak yoktur. Körün, alış verişi caizdir. Satın aldığı zaman aldanmış ise cayabilir. Eğer satılan mal ellenmekle bilinir cinsten ise, kör de onu elleyerek alırsa veya koklanmakla bilinen bir malı koklayarak alırsa veya tatmakla bilinen malı tadarak alırsa, artık cayamaz. Arazide, kendisine vasıfları söylenmedikçe caymak hakkı düşmez.

Başkasının mülkünü satarsa, mülk sahibi muhayyerdir, dilerse satışı onaylayarak caiz kılar, dilerse fesheder. Bu şekil satışın caiz kılınması ancak satılan malın varlığına ve satış yapan iki tarafın caymamalarına bağlıdır.

Bir şeyi görüp, aradan bir müddet geçtikten sonra onu satın alır¬sa, eğer gördüğü keyfiyet üzere ise caymak hakkı yoktur, şayet bo¬zulmuş olduğunu görürse cayabilir.

Kusur Suretiyle Muhayyerlik

Alıcı, satın aldığı malda, bir kusur görürse muhayyerdir, dilerse konuşulmuş olan bütün fiyatla kabul eder, dilerse geri verir. O malı kabul etmek, ancak kusur için verilen paranın bir kısmını geri istemek yoktur.

Tüccarların nazarında fiyatın düşüklüğünü icap ettiren her şey, kusur sayılır.

Fâsîd/Bozuk Alış Veriş

Satılan veya fiyat olarak verilen eşyanın birisi veya her ikisi haram olursa alışveriş bozuktur. Murdar olmuş et, kan, şarap veya domuzla yapılan alış veriş gibi. . .

Sudaki balık, havadaki kuş gibi ele geçmemiş malın satılması caiz değildir.

İkâle / Satışı Kaldırmak

İkâle yapılan alış verişi kaldırmaktır. Alış veriş yapanlar isterlerse bu alış verişi yok sayarak kaldırabilirler. Fiyatın yok olması ikâlenin sahih olmasını engellemez. Satılan mal helak olmuşsa, artık ikale olmaz. Satılan malın bir kısmı helak olursa geri kalan diğer kısmında yine ikâle caizdir.

Satıcının, alıcıya sattığı maldan daha fazlasını ikram olarak vermesi caiz olduğu gibi, alıcının da, verdiği fiyattan daha fazlasını satıcıya vermesi caizdir. Sermayeden eksiltmek de caiz olur.