Sadaka

Tanımı

 

Sadaka, Allah’ın (cc.) rızasını kazanmak için fakirlere yapılan karşılıksız yardım ve her türlü iyiliklerin genel adıdır. Genellikle zekatın dışında kalan yardım ve bağışlara sadaka denir. 

 

Önemi 

 

Allah’ın (cc.) hikmeti gereği toplum içinde insanların gelir durumları çok farklıdır. Hepsine eşit mal verilse bile bir müddet sonra insanlar arsında yine maddi farklılıkların oluştuğu görülecektir.  Bunda farklı ihtiyaçlar kadar, farklı huy ve karakterler de etkilidir. Bazı insanların külfeti çoktur, çok harcama yaparlar.  Bazıları müsrif olup para tutamazken, cimri olup ihtiyaçlarına dahi harcama yapmayanlar da olur.  Kimileri de iktisatlı ve kanaatlıdır, azla yetinip ihtiyaçlarını karşılayabilir, kimseye muhtaç olmayabilirler. 

 

Şu ya da bu sebeple toplum içinde zenginler olduğu gibi, her zaman fakirler, zayıflar ve muhtaçlar da olabilir.  Bu durumda kendilerine yetmeyen ihtiyaç sahiplerini imkanı olanların arayıp bulmaları ve dertlerine derman olmaları gerekir. Cemiyetin saadeti buna bağlıdır. 

 

Din, yaratana  saygı, yaratılana şefkatten ibarettir.  Şefkat ve merhamet, şüphesiz iman ve ahlaktan kaynaklanır.   Onun için din, infak ve sadakayı teşvik etmiş, cömertliği yüceltmiş, hatta îsarı, yani kendisi muhtaçken bile, kardeşini kendi nefsine tercih etmeyi tavsiye etmiştir. (Haşr, 9. )

 

Kur’an ve sünnete bakanlar görürler ki gerçek mal, Allah (cc.) yolunda verilen maldır.  Zekat konusunda görüldüğü gibi fakirlerin zenginlerin mallarında hakları vardır.  Allah’ın rızasını kazanmak için malın en iyisi ve en sevgilisinden, hem de üzerindeki borçtan çok daha fazlasıyla  verilmelidir.  Sağ elinin verdiğini solu bilmeyecek kadar gizli verilmeli, teşvik amacıyla bazen açıktan da verilmeli, hem böylece su-i zanlar da önlenmelidir. 

 

Sadakalar, malı eksiltmez, artırır, azabı ve belaları defeder, günahı affettirir, dertlere şifadır.  Onun için sadaka verilmeli, nefsin cimriliği ile cihad edilmeli, en sevgili mallardan, başta yakınlar olmak üzere muhtaçlara verilmeli, aile ve arkadaşlara ikramlar edilmeli, sadece bollukta değil, darlıkta da verilmeli, hiç verecek bulunmazsa bile, tatlı dille, güler yüzle, dualar ve ibadetlerle sadaka sevabına erilmeli, aziz ömrün kıymeti bilinmeli, en büyük sermaye olan vakitler boşa geçirilmemelidir.  Ancak, baştan sona hayır olan ve daima aşırılıklardan uzak olarak orta yolu bulan dinimizin emrine uyarak, malın tamamını değil, bir kısmını infak etmelidir. Böylece kendisini ve ailesini dilenmekten koruyacak, kınanmaktan da kurtulacaktır. 

 

Yukarıda yazılanların, Kur’an ayetlerinin ifadelerinden başka bir şey olmadığını O’nunla aşina olanlar bilirler. Örnek okuma olarak sadece Bakara 261-281.  ayetleri salık versek yeter kanaatindeyiz. 

 

Sevabı 

 

Hayatıyla bu konuda insanlara örnek olan en üstün insanın (sav. ) şu hali ne kadar düşünüp ibret almaya değer; “Onun sadaka verdiği andaki sevinci, alan muhtacın sevincinden daha fazlaydı.”

 

O’nun(sav. ) sadaka ve infak ile ilgili söz ve işlerini araştıranlar, O’na inanmasalar bile, insanlık adına manevî huzurunda saygı ile eğileceklerdir. İşte O’na ait bir demet:                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    "Temiz şeylerinden kim ne tasadduk ederse -ki Allah sadece temizi kabul eder- Rahman onu sağ eliyle alır -ki O'nun her iki eli de sağdır- bu sadaka bir tek hurma bile olsa O, Rahman'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı veya bir boduğu büyütmeniz gibi O da sadakanızı büyütür. "(Buhari, Zekat 8; Müslim, Zekat 63, (1014); Muvatta, Sadakat 1, (2, 995); Tirmizi, Zekat 28, (661); Nesai, Zekat 48, (5, 57); İbnu Mace, 28, (1842). )

 

"Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü giderir. "(Tirmizi, Zekat 28, (664). )

 

 

"Kulların sabaha erdiği her günde iki melek semadan iner ve bunlardan biri şöyle dua eder: "Ey İlahımız! İnfak edene halef ver. " Diğeri de şöyle dua eder: "Ey İlahımız! Cimrilik edene telef ver. "(Buhari, Zekat 28; Müslim, Zekat 57, (1010). )

 

 "Sizden kim, bir yarım hurma ile de olsa ateşten korunabilirse, bunu yapsın'' (Buhari, Zekât 10, 9, Menâkıb 25, Edeb 34, Rikâk 49, 51, Tevhid 24, 36; Müslim, Zekât 66-67, (1016); Nesâi, 63, (5, 74-75). )

 

"Sadaka vermede acele edin.  Çünkü belâ sadakanın önüne geçemez. '' (Cami'u's-Sagir şerh-i Feyzu'I-Kadir 3, 195). )

 

Verme Adabı

 

İnsanlar incitilmemeli, başa kakma ve minnet etme ile eziyet edip iyilikler iptal edilmemeli, iyiliklere karşılık beklenmemeli, sadece Allah (cc.) rızası gözetilmelidir. Çünkü sadakayı alan, aslında fakirin eli değil, Allah’ın (cc.) elidir. Öyleyse inanan acele etmeli, ölüm gelmeden sadaka vermeli, malı, orada kat kat fazlasıyla almak için sahibine teslim etmeli, ama verirken olabildiğince nazik ve kibar olmalıdır. 

 

Sadakayı Kurumsallaştırmak

 

Müslümanlar, tarih içinde sadaka müesseselerini geliştirerek kurumsallaştırmışlar, faydası sadece insanlara değil, hayvanlara ve eşyaya kadar sirayet eden sadaka-i cariyeler ve vakıflar kurmuşlardır.  Bu çok önemlidir.  Böylece hem fakirler ihtiyaçtan isteme zilletini düşmeden ve kimsye minnet etmeden, yüz suyu dökmekten kurtulur, hem de fakirleri bilmeyen veya verdiğinin bilinmesini istemeyen ihlaslı zenginler istedikleri zaman sadaka verme imkan ve fırsatı yakalamış bulunurlar.