İrtidat

Mürted, Müslüman iken -Allah korusun- İslâm dinini terk eden kimsedir. Bu kimse ister müslüman ana babadan doğup büyümüş olsun, isterse önceden kâfir iken sonradan müslüman olmuş bulunsun, fark etmez. Hatta İslâm dinini terk eden bu kişinin başka bir dine girmesi veya dinsiz kalması da fark etmez. 

 

Bu dinden dönme olayına da “irtidat” veya “ridde” denir. “İrtidat”, Arapça bir kelimedir. (Kökü, “redde” fiilidir). Türkçemizde hala kullandığımız “reddetmek” oradan alınmış. Kelime Arapça’da da aynı anlamdadır; geri çevirdi, menetti, dönderdi. (Mu’cemu’l Vasit, I. 336.)

 

İslam kimseyi Müslüman olmaya zorlamamıştır.  Buna rağmen gönüllü olarak Müslüman olanın dinden çıkmasını toplum için zararlı bir fitne kabul ederek bu suçu cezalandırmıştır. İster Müslüman ana babadan doğup büyümüş, isterse önceden kâfir iken sonradan Müslüman olmuş bulunan bir kimse, İslâm dinini terk edecek olsa bu kişiye “mürted”, bu olaya da “irtidat” veya “ridde” denir.  

 

Mürtedin irtidadının geçerli olması için akıllı ve erginlik yaşına erişmiş bir Müslümanın, özgür iradesi ile, bilerek ve kasdederek dinden çıkması gerekir. İrtidatın tesbiti iki yolla olur. Ya suçu işleyenin ikrar ve itirafı ile, ya da şahitler ile tesbiti ile. İkrar ve itiraf, suçu tesbitte en emin yoldur. Şahitlerin tanıklığı ile suçun tesbit edilmesinde ise uygulanan, İslam’ın yargı usulüdür. Yani iki adil erkek şahit  veya bir erkek, iki kadın şahidin şehadeti.

 

Suçu kabul eden mürted, şehadet kelimesi getirirse, tevbe ettiği kabul edilir, katledilmez, hapsedilmez. Ancak evli ise, nikah yenilemeye mecbur edilir.( Ömer Nasuhi Bilmen, age. IV. 12; Cezerî, age. V. 437.)

 

Bir mürted İslam’dan çıkacak bir duruma düşüp irtidat ettikten sonra, ister kendini Müslüman sanıp “ben de müslümanım” demeye devam etsin, yani dinden çıktığı konunun dışındaki başka konularda İslam’ı yaşamaya devam etsin, ister ehl-i kitap sayılan Yahudi ve hristiyan olsun, ister başka batıl bir dine girsin, isterse hiçbir dine girmesin de tanrıtanımaz, ateist bir dinsiz olsun, hiç fark etmez. 

 

“Dinden Dönme” anlamında “irtidat” kelimesi Kur’an’da iki ayette geçmektedir. Ancak aynı manayı taşıyan başka kelimelerle konu birçok ayette dile getirilmiştir. Biz önce irtidat kelimesinin bizzat geçtiği bu iki ayeti görelim:

 

 وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ

 
 

“Her kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.” (Bakara 217)  

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ

 

“Ey iman edenler! Sizden her kim dininden dönerse dönsün:  Allah onların yerine öyle bir topluluk getirecek ki, Allah onları sever, onlar Allahı severler.  Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar.  Allah yolunda mücahede eder ve bu hususta dil uzatan hiçbir kimsenin ayıplamasından korkmazlar.  İşte bu Allahın öyle bir lutfudur ki dilediğine verir. Allah Vâsi ve Alimdir: İhsanı boldur, her şeyi hakkıyla bilir.”(Maide 54)

 

Resulullah (sav) imandan sonra küfre dönmeyi çok çirkin görüyor ve bunu önlemek için "Dinini değiştirenin boynunu vurun" diyordu. (Mâlik, Muvatta, Akdiye. 15, (2, 736); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, VI. 189.)

 

 
 

 

Ancak gerekli hemen değil, yakalandığında üç veya daha fazla, yeteri kadar günlerde onunla konuşulur, şüphesi giderilmeye çalışılır, bilmediği öğretilir, yeniden Müslüman olursa cezalandırılmaz, salıverilirdi. 

                     

İrtidat suçunun cezası fıkıh kitaplarımızda ölümdür. 

 

1-İrtidat, bir cehalet ve şüphe eseri olmuşsa, mürtede gerekli bilgiler verilerek cehalet ve şüphesi giderilir ve İslam’a davet edilir. Tevbe ederek tekrar müslüman olan, tazir ve tekdir edilmez, yani maddi ve manevi ceza verilmez. Çünkü bu davranış dine dönmeye mani olur ve bu konuda yapılması gereken teşvike ters düşer. 

 

2-Bu işlem ve davete rağmen irtidadında ısrar ederse, tevbe ile yeniden dine davet edilir ve düşünme fırsatı verilir. Bu mühletin üç gün, bir yıl veya daha fazlası olduğuna dair rivayetler vardır. Ancak bu vacib değil, müstehaptır. Terki mekruhtur.

 

3-Bütün bunlar sonucunda mürted küfrüne devam ederse, öldürülür.

 

Müslüman olmadığı ve saygısını yitirdiği için ölüsü yıkanmaz, namazı kılınmaz, Müslüman mezarlığına gömülmez.

 

Ancak bazı son devir alimleri bu konuda farklı bir görüş beyan ederek mürtedin öldürülmeyeceğini belirtmişlerdir. Mesela Hayretten Karaman şöyle diyor: “Bir kısım İslâm müctehidlerine göre dinden dönme suçunun cezası ölüm değildir. Ancak dinden dönüp müslümanlara savaş açan öldürülür. Ebû Hanife'ye göre dinden dönen kadın öldürülmez; çünkü kadın savaşçı değildir.” (http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0690.htm)

 

Buradaki temel mantık şudur: Eskiden her mürted muhakkak düşmana katılır ve Müslümanlarla savaşırdı. Dolayısıyla her erkek mürted aynı zamanda bir muharipti, savaşçıydı. İrtidat cezasının ölüm olmasının altında yatan gerekçe de buydu ve bu savaşma işi kadınlarda olmadığı için onlar öldürülmüyordu. Öyleyse kendi halinde kalan ve İslam toplumuyla savaşmayan bir mürted, tıpkı kadınlar gibi öldürülmez. Hiç şüphesiz irtidat işi bazı hukuki sonuçlar doğurur. Dinî, malî, medenî, suç ve cezalarda ne gibi hukukî neticeler doğurduğunu ve hangi söz ve fiillerin irtidata sebep olduğunu öğrenmemiz de gerekir.