Zina

İslâm dini zinayı haram kılıp büyük günahlardan saymış ve bu suçu işleyenlere bazı dünyevî-cezaî yaptırımlar öngörmüştür. Kur’ân-ı Kerîm’de zina kelimesi beş âyette geçer. Bunlardan birinde (el-İsrâ 17/32) zinaya yaklaşılmaması gerektiği, onun çirkin bir iş ve kötü bir yol olduğu belirtilir; ikisinde (el-Furkān 25/68; el-Mümtehine 60/12) zina şirk ve adam öldürme gibi büyük günahlar arasında zikredilir.

 

Zina, bir erkeğin kendisine helal olmayan ve helal olma ihtimali veya şüphesi de bulunmayan diri bir kadınla önden cinsel ilişkiye girmesidir.  Kadın da isteyerek yapmış ise, o da aynı ceza ile cezalandırılır.  Bu suçun tesbitinde yargılamada ya kişi dört defa ikrar ve itiraf eder, ya da zinaya tam şahit dört erkeğin şehadeti gerekir. 

 

Akil, baliğ, hür ve başından daha önce nikah geçen (muhsan) Müslümanların zina cezası recmdir.  Yani taşlanarak öldürülmektir.  Bu cezanın delili Peygamberimizin uygulamasına dair hadistir.  Muhsan olmayanın cezası ise yüz sopadır:

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ وَمَنْ يَتَّبِـعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَاِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكٰى مِنْكُمْ مِنْ اَحَدٍ اَبَداًۙ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُزَكّ۪ي مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ 

 

"Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytana ayak uydurursa bilsin ki, o edepsizliği ve kötülüğü emreder. Allah’ın lutfu ve rahmeti sizinle olmasaydı içinizden hiçbir kimse günahtan asla arınamazdı, fakat Allah dilediğini arındırır; Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir." (Nur, 21. ) 

 

Zina cezasının tatbik edilmesi için, bu suçun kesin olarak aydınlığa çıkması ve tesbit edilmesi şartı başta gelmektedir. Bu da üç şekilde mümkün olur:

 

l) Dört âdil erkeğin, zina fiilini kesin olarak gördüklerine dair şahitlik etmeleri,

 

2) Suçu işleyen kimsenin itirafı,

 

3) Suçlu kadınsa hamile kalması. Bu üç husus teşekkül etmediği müddetçe cezası tatbik edilmez.

 

Asr-ı saadet'te Kur'ân'ın bu emri mü'min kalb ve ruhlara öylesine yerleşmişti ki; hiç şahide, ispata kalmadan, şeytana ve nefsine uyup da bir anlık hissiyatına kapılan bazı kimseler, bu suçu işledikleri zaman bizzat gelip Peygamberimize (sav) itiraf etmişler, kendilerine Kur'ân'da emredildiği şekilde cezanın uygulanmasını istemişlerdir.

 

Bazı muasır alimler, hadislere dayanarak muhsan için verilen recm (taşlanarak öldürülme) cezanın bu ayet ile değiştiğini söyleyerek aynı cezayı gerekli görürler. Bu ihtilafa girmek istemiyoruz.

 

Hadiste şöyle buyurulur:

 

 “Zina eden, zina ettiği esnada mü’min olarak zina edemez. Hırsızlık yapan, çaldığı esnada, mü’min olarak hırsızlık yapamaz. İçki içen, içtiği esnada mü’min olarak içki içemez. Sizden biriniz, ihanet ederken mü’min olarak ihanet edemez. Sakının ha sakının!” (Buhari, Mezalim 30. Eşribe 1, Hudud 1,20. Müslim, İman 100 hn: 57. Ebu Davud, Sünnet 16 hn: 4689 Tirmizi, İman 11 hn: 8, 64. Nesai, Sarik I. hn: 8-64. Mişkat, I. 23 hn: 53.)

 

Bu hadislerde haber verilen “mümin olarak yapamayacağı” veya “imanın çıkması”nı nasıl anlayacağımız hakkında hadis şerhlerinde büyük açıklamalar yapılmıştır. (A. Davudoğlu age. I. 304-311; İ. Canan age. VI. 290. XVI. 352-365; Ali el-Kari, age. I. 223 vd.) 

 

Biz büyük günah işleyenin durumunu izah etmiştik. Burada sözü uzatmadan şu tevilleri kısaca zikredelim: “Yani kâmil iman sahibi değildir, imanı çıksa da tekrar döner, Allahın azabından ‘emin’ olamaz, Allaha itaatkar bir mümin değildir. Kötü akıbetinden korkutmak için tehdit ve zorlamalar, zira bunları yapanın, imanın zıddı olan küfre düşmesinden emin olunmaz ki bu bizim konumuzla direkt alakalı olan bir husustur. “Allahtan hayâ eden bir mümin değildir” demektir. Çünkü hayâ imandan bir şubedir. Eğer onda Allahtan utanma olsaydı, onun kendisini görücü olduğuna inandığı halde bu çirkin işleri yapamazdı.” (Bkz. Ali el-Kari,  age. I. 223.)

 

Bir Uyarı
 
Zina söz konusu olunca haliyle ona götüren, sebep olan teşvik ve terviç eden şeylerin de haram olduğunu söylemeliyiz. İslamî ıstılahta bunlara "küçük zina" denir. bunlar daha çok harama bakmak, haram söz ve hikayeleri dinlemek, namahrem kadınların kokusunu çekmek, dokunmak, zinayı düşünmek, bunu gerçekleştirmek için çabalamak, emek ve mal harcamaktır. Bunlar içinde iki konu önemine binaen özel işlenmiştir:
 

Gözü Korumak

Irz ve namusu korumanın en önemli unsurlarından birisi de hiç şüphesiz gözleri harama bakmaktan korumaktır. Çünkü başta göz olmak üzere kulakla müstehcen sözleri dinlemek, dil ile söylemek, karşılıklı konuşmak cinsel arzuları azdırır ve insanı zinaya düşmeye sebep olur. Zira bu organlarımız kendileri için zina sayılan bu işleri yaptıkça, zina hevesinin uyanması kadar, zinanın büyük bir suç ve ayıp oluşu da gözünden düşer. Zinayı küçük görmeye başlar. Allah korusun sonunda o pisliğin içine düşer. İmanına ve insanlığına, haysiyet ve şerefine zarar verir, cemiyet içinde rezil ve rüsva olur.

Bakışları zinadan korumanın en etkin yolu, harama bakmayı kısıtlayan tesettür emrine uymaktır. Tesettür dinimizin en büyük emirlerindendir. Doğrudan namus ile ilgili olduğu için de çok önemlidir. Giyinmekten asıl maksat örtünmektir. Burada “kime karşı” sorusu gündeme gelir. Bizde açılması, gösterilmesi ve bakılması yabancılara veya herkese haram olan yerlere “avret” denir. Bu da kadın ve erkeğe göre değişir. Bu konuda “Tesettür Ve Bakmak” başlığı altında gereken bilgiler verilmişti, tekrar etmeyelim.

Avrete bakmayı meneden hadise göre açıklanan yerlere şehvetli veya şehvetsiz bakmak ve bunları açmak, teşhir etmek haramdır. Avret yerleri ancak kimsenin görmediği yerde (tuvalet ve banyo) ve cimâ esnasında açılabilir. Bazı durumlarda zarûret miktarını aşmamak üzere doktor, ebe, sünnetçi, şahid ve hâkim karşısında da açılabilir. Evlenecek kimse kızın yüzüne -şehvetle de olsa- bakabilir. Bazı müctehidler bu durumda sınırı biraz daha genişletmişlerdir. İnsanlarla olan ilişkilerimizde tesettürü dinin kesin bir emri bilerek kendimizi de başkalarını da yasaklanan hain ve haram bakışlardan korumalıyız.

Yeri gelmişken elimizi ve ayağımızı da tıpkı gözümüz, kulağımız ve dilimiz gibi ayıp, haram ve cinsel içerikli müstehcen işlerden korumamız gerektiğini hatırlatalım.

Dokunmak Ve Sapıklık

Mahrem (nikâhı haram) olan akrabanın avret olmayan yerlerine bakmak caiz olduğu gibi, şehvetsiz dokunmak da caizdir. Yaşlı, şehvetten kesilmiş yabancı kadın ve erkeklerin mahrem olmayan yerlerine dokunmak meselâ ellerini öpmek de caizdir. Çocuklar da bu hükümde yaşlılar gibidir. Genç ve birbirine yabancı erkek ve kadınların -her ne kadar birbirinin avret olmayan yerlerine bakmaları caiz ise de- şehvetten emin olmaları halinde bile aynı yerlere dokunmalarını fukahânın ekseriyeti caiz görmemiş, bunun daha ziyâde tahrik edici olduğunu göz önüne almışlardır.

Maalesef din bilinmeyince bir cahiliye görüntüsü olan açık saçıklık arttı. Haliyle o nispette zina ve cinsel suçlar da arttı. Bu iki olay arasında bağ kurulmasına kızanlar, istedikleri gibi insan gerçeğini inkâr etmeye kalkışsınlar, ancak kendilerini kandırırlar. Bu artışın en tehlikeli yanı, maalesef kendini koruması en zayıf olan çocuklardır. Çocuk istismarları çok artmıştır. O yüzden biz de yeni tedbirler alalım. Bir de önüne gelenin çocuklarımızı öpüp sevmesine izin vermeyelim.

Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki, erkek veya kadının kendi cinsinden birisi ile cinsî ilişki kurması (homoseksüellik, lezbiyenlik/sevicilik) bir sapıklıktır, yaratılış gayesine, fıtrata ve insan tabiatına aykırıdır. Ahlâkî çöküntünün ve çürümüşlüğün bir tezâhürü olan bu çirkin fiilin çok eskilere dayandığını, bazı peygamberlerin bununla mücadele ettiklerini bazı kavimlerin bu yüzden mahvolduğunu Kur'ân-ı Kerîm'den öğreniyoruz. (Bkz. Hûd: 11/ 165-166; eş-Şuarâ: 26/77-81.)

İslâm alimleri bu fiilin haram olduğunda birleşmiş, ancak dünyevî cezasının zinadan ağır olup olmadığı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Eli ile dokunarak boşalma (masturbasyon) Hanefîlere göre tahrimen mekruhtur; ancak "yapmadığı takdirde zinâya düşeceğinden korkan bir gencin affedileceği umulur" denilmiştir. Alışkanlık yaptığı ve sıhhati bozduğu takdirde yasak fiiller arasında gireceği şüphesizdir.

Son olarak şunu da belirtelim, hayvan ile cinsi münasebet, cinsî sapıklık çeşitlerinden birisidir ve bu çirkin fiil hem kadın, hem de erkek için haramdır. Cumhûra göre zinâ sayılmadığı için yapana had gerekmez, tazir cezası verilir. Bu sebepten hayvanın etini yemek haram olmaz.