Öğrencilere İyilik

Öğrenci cennet yolcusudur. Başının üstünde meleklerin kanat çırptığı faziletli insanlardır. Onların yürüdüğü ilim yolu ile cihat yolunun farkı yoktur. Belki de daha üstündürler. Onlara yardım etmek, bu dine yardım etmektir. Hatta kişinin bizzat kendisine yardım etmesidir.

Öğrenciler de önce şunu öğrenmelidir:

İlmi Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak için öğrenmek gerekir. Yani ilmi kendisi faydalanmak için öğrenmelidir. Başkalarına dini anlatmak, öğretmek, İslam’a davet ve tebliği dahi bir vazife olarak yapmak gerekir. İhlas ve samimiyet bunu gerektirir.

Başkalarına övünmek ve üstünlük taslamak için, şan ve şeref, makam ve mansıp için ilim öğrenmek doğru değildir. Bunlar gerçek bir âlim için zaten kendiliğinden olacak tabii işlerdir.

Ayrıca talep edip zillete gerek yoktur. Dünya sevgisi ve âlim; şark ve garp gibi, birbirine uzak iki kelimedir. Birine gidildikçe, öbüründen uzaklaşılacak iki belde. Âlim dünyaya ibretle bakar, yaratıcısını tefekkür eder, hayranlığını “Sübhanallah!” diyerek açığa vurur. Kâinat ve dünyanın her şeyiyle Allah’ı tesbih ettiğine inanır, belki hisseder, belki de bizzat duyar. Bu yönleriyle dünya, dünya değildir. Yani, Allah’tan alıkoyan değildir. Bilakis Allah'ın varlığını, birliğini, gücünü, kudretini gösteren koca bir alamettir, güzel bir işarettir.

Allah Teâla, mü’minlere dünyanın tehlikelerini bildirmiş, kusurlarını ayıplarını göstermiştir. O yüzden hakikaten ilim peşinde olanlar bunu anlar. Allah’ın verdikleriyle yetinir. Dünya için zilletten alçaklıktan emin olur, uzak durur.  İktisat ve denge içinde yaşarlar. Onların önderi Hz. Resulullah ve Ashab-ı Kiramdır. Vasat bir ümmet olduklarını unutmazlar.

“Din muameledir” diyen Müslümanlar da kendinden sonra iyi bir dünya bırakmak için ilim yolunda yürüyen öğrencileri sevmeli ve onlara yardımcı olmalıdırlar. Onları ilimden alıkoyan geçim derdinden kurtarmalıdırlar. Bunu devlet ve toplum olarak teşkilatlı bir şekilde yapmalıdır. Böylece belli bir kurala bağlayarak devamlılığı sağlamış olurlar.

 

Öğrenci bu mertebelere ancak öğretmenine sevgi, saygı duyarak ve hizmet ederek ulaşabilir. Bunu hiç unutmamalıdır. Öğretmeninin can kulağı ile dinlemeli, sözünü asla kesmemeli, izin alarak konuşmalı, hem dersleri için, hem de verdiği terbiyeyi kendinde uygulamak için cidden çalışmalı, tembellikten kaçınmalıdır. Her zaman hocasına karşı mütevazı olmalı, hakkını takdir etmeli, bunu da her vesile ile göstermelidir. Öğretmenine karşı kibirli ve mağrur davrananlar aldanmıştır. Anlamadığı konuları sormakta bir mahzur yoktur. Ama yersiz sorudan sakınmalıdır. Çünkü bu can sıkıcı bir durumdur. Öğretmene geldiğinde ve gittiğinde ayağa kalkmak, yanında edeple oturmak, sesini onun sesinden fazla yükseltmemek, gözüne veya yüzüne uzun uzun ve dik dik bakmamak, huzurunda kimseyi çekiştirmemek, sırlarını muhafaza etmek, ailesine karşı da sevgi ve saygıda kusur etmemek gerekir.