Adalet

Adalet, herkese hakkını vermektir. Bunun içine, “suç işleyene cezasını vermek” de girer. Bilindiği gibi İnsanların temel hakları ve hürriyetleri vardır. Toplum içinde bunlar bireylere eşit olarak verilip uygulanırsa, bundan sevgi, kardeşlik, birlik, barış ve huzur doğar. Zıddı ise zulümdür.

 

Kur’an’a baktığımızda görürüz ki Allah (cc.) adaleti emreder ve adil olanları sever:

“De ki: "Rabbim adaleti emretti; her secde yerinde yüzünüzü O'na doğrultun; dinde samimi olarak O'na yalvarın. Sizi yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz.”

[1]

“Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasaklar. Tutasınız diye size öğüt verir.”

[2]

“Adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever.”

[3]

“Eğer hükmedersen aralarında adaletle hüküm ver. Allah adil olanları sever.”

[4]

Hâkimlere adaletle hükmetmelerini, sevgi veya rüşvetle haksızlık yapmamalarını emreder:

“Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.”

[5]

“Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden haberdar'dır.”

[6]

“Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.”

[7]

Sözleşmelerin adaletle yazılmasını, ölçü ve tartılarda adaletin korunmasını ister:

”Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin.”

[8]

“Ey milletim! Ölçüyü ve tartıyı tamı tamına yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."

[9]

Sevgili Peygamberimiz(sav.) de hayatında adaletin timsali olmuştur. O, başta yargı olmak üzere ev, çarşı, devlet işleri, hatta harp meydanları gibi hayatın her alanında hep adaleti gerçekleştirmek için koşmuş ve konuşmuştur. İşte yargıdaki hassasiyeti:

"Kadı üçtür: Biri cennetlik, ikisi cehennemliktir. Cennetlik olan, hakkı bilip öyle hükmedendir. Hakkı bilip hükmünde bile bile adaletsiz davranan cehennemliktir. Halka câhilâne hükümde bulunan da cehennemliktir."

[10]

"Kadı zulmetmedikçe, Allah Teâla onunla birliktedir. Zulme yer verdiği zaman onu terkeder, artık şeytan onunla beraber olur."

[11]

İşte O’nun adaletini ortaya koyan bir taplo: Hz. Aişe (ra.) anlatıyor:

"Hırsızlık yapan Mahzumlu kadının durumu Kureyşlileri fazlasıyla üzdü. “Bu kadın hakkında Resûlullah (sav.) nezdinde kim bir şefaatte bulunabilir?" diye adam aradılar. “Bu işe, sadece Resûlullah (sav.)'ın çok sevdiği Üsâme İbnu Zeyd (ra.) cür'et edebilir" dediler. Üsâme huzura çıkarak, Resûlullah (sav.)'a şefaat talebinde bulundu. Efendimiz:

-Allah'ın özel olarak belittiği kanunlardan (hadlerden) birinde şefaat mi taleb ediyorsun?" diye çıkıştı. Sonra kalkıp cemaate şu hitabede bulundu:

- Sizden öncekileri helâk eden şey şudur: İçlerinden şerefli birisi hırsızlık yaptı mı onu terkedip ceza vermezlerdi. Aralarında kimsesiz zayıf birisi hırsızlık yapınca derhal ona cezayı uygularlaedı. Allah'a yemin olsun! Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapmış olsa, mutlaka onun da elini keserdim."

[12]

Bütün bu ayet ve hadislerin ışığında diyebiliriz ki sosyal hayatımızda adaletli ve insaflı olmak mecburiyetindeyiz. Bu hem kendi saadet ve selametimiz için, hem de toplumun barış, huzur ve emniyeti için olmazsa olmaz bir esastır. “Adalet mülkün temelidir” sözü çok değerli bir sözdür. Adaletin zıddı, her şeyi yakan, yıkan, yok eden zulümdür. Onu da ileride “Kötü Huylar” bahsinde göreceğiz.


[1]

A’raf, 29.

[2]

Nahl, 90.

[3]

Hucurat,9.

[4]

Maide, 42.

[5]

Nisa,58.

[6]

Maide,8.

[7]

Nisa, 135.

[8]

Bakara,282.

[9]

Hud, 85.

[10]

Ebu Dâvud, Akdiye 2, (3573).

[11]

Tirmizi, Ahkâm 4, (1330).

[12]

Buhârî, Hudud 11, 12, 14, Şehâdat 8, Enbiyâ 50, Fedâilu'1-Ashâb 18, Megâzî 52; Müslim, Hudud 8, 1688; Tirmizî, Hudud 9, (1430); Ebü Dâvud, Hudud 4, (4373, 4374); Nesâî, Sârik 5, (8, 74, 75).