Doğruluk Ve Güven

Doğruluk kişinin kalpte, niyette, iradede, azimde, işte, kendine ve diğer insanlara karşı, dinin yararlı isteklerini yerine getirmekle görevlerini güzelce yapmasıdır. İyi ve istikamette olmak, kimseyi aldatmamaktır. Yalana dolana tevessül etmemektir. Güven kazanmaktır.

Doğruluk, iman ve asaletin gereği yüce bir erdemdir ve her zaman fayda getirmiştir. Bazen doğruluk, şimdiki halde bazı zararlara sebep olsa bile, gelecekte ve sonuçta daima yarar ve sevinç doğurur. Yalan ve dolan, hile ve aldatma, bazen peşin faydalar, küçük kurtulmalar getirse bile, gelecekte muhakkak utanma, mahcup olma, rezalet ve skandallar gibi büyük zararlara sebep olur. Onun için Allah (cc.) daima doğruların yardımcısıdır.

Doğruluk sadece dilde kalmamalı, kalbe, işe ve ilişkilere de yansımalıdır. Doğruluk güven getirir. Güven ise hem büyük bir sermaye, hem de her kazancın temelidir. Onun için doğru olanlar, hayatlarında daima güven, huzur, kâr ve kazanç içindedirler. Eğer inananlardan ise sonları da Cennet olur. Çünkü “doğruluk Cennete, yalan, Cehenneme götürür.” Her Müslüman, her zaman okuduğu “Fatiha Suresi” ile Allah (cc.)' tan sürekli “doğru yola iletmesini” istemektedir. Doğru olmayanlar doğru yolda kalamaz, bir gün mutlaka sapıtan ve gazaba uğrayanlardan olurlar.

Allah (cc.) Peygamberine doğruluğu emrediyor:

“İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol! Beraberindeki tövbe edenler de doğru olsunlar. Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.”

[1]

   Abdullah b. Abbas demiştir ki:  “Bütün Kur'ân içinde Resulullah'a bu âyetten daha ağır ve daha çetin bir âyet nazil olmamıştır: Ve bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Hud Sûresi ve benzerleri beni ihtiyarlattı" ve bazı rivayette "Beni Hud Sûresi ihtiyarlattı." buyurmuştur.”

Bugün yaşayarak görüyoruz ki her alanda başarı ve kazanç, tabi ki sonunda mutluluk, doğrulukla gelmektedir. Özellikle çağımız prensipler ve imaj çağıdır. Bir isim, bir marka, ortaya koyduğu güvenilirlikle bizatihi kazanç sağlamaktadır. Bu kazanç önce dünyada yaşanan, sonra da ahirette devam eden bir kazançtır:

"Gerçekten Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da dosdoğru olanlara gelince, onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. İşte onlar Cennetlikdirler, yaptıklarına karşılık orada ebedi olarak kalacaklardır.”

[2]

Sevgili Peygamberimiz(sav.) de doğruluk üstüne şunları söylemiştir: "Sıdk insanı birr'e (Allah'ı razı edecek iyiliğe) götürür, birr de cennete götürür. Kişi, doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah'ın indinde sıddik (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalan da kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sorunda Allah'ın indinde yalancı diye kaydedilir."

[3]

"Sana şüphe veren şeyi terket, emin olduğun şeye ulaşıncaya kadar git. Zira sıdk (doğruluk) kalbin itminanıdır, yalan şüphedir."

[4]

 Öyleyse, peygambere bile yapılan bu doğruluk çağrısından öncelikle müslümanlar nasibini almalı ve her işlerinde, herkese karşı doğru ve dürüst olarak inananların imajını daima yüce tutmalıdırlar. “Din muameledir”. İşleriyle dindar olduklarını gösteremeyenlerin laflarına kimse itibar etmez.


[1]

Hud, 112.

[2]

Ahkaf, 13-14.

[3]

Buhari, Edeb 69; Müslim, Birr 102, 103, (2606, 2607); Muvatta, Kelam 16, (2, 989); Ebu Davud, Edeb 88, (4989); Tirmizi, Birr 46, (1972).

[4]

Tirmizi, Kıyamet 61, (2520); Nesai, Eşribe 50, (8, 327, 328).