Şükür

Şükür, iyiliğin kıymetini bilerek yapana karşı minnet duyma ve övmeye şükür veya teşekkür diyoruz.Anlaşılıyor ki şükür, önce kalbin, sonra dilin işidir.Yaygın olarak “şükür” kelimesi Allah(cc.) için, “teşekkür” ise kullar için kullanılır.

Allah(cc.)' ın nimetlerini saymak mümkün mü? Varlığımız dahil her şeyi O’na boçluyuz. Öyleyse, her işin başı O’na şükürdür. Kur’an bunu “Hamd” kelimesiyle ifade eder. Hamd ile şükrün arasında bazı ince farklar varsa da bunun açıklaması böylesi özet kitapların işi değildir.Kur’an’ı açıp okuduğumuzda  karşımıza ilk çıkan ayet-i kerime şudur:” Hamd, âlemlerin Rabbi Allah içindir.”(Fatiha.1.Bir kıraata göre, 2.)

Bütün iman etmeler,  ibadetler, itaatlar, cihadlar, aslında Allah(cc.)' a yapılacak teşekkürlerin küçük birer ifadeleridir.Çünkü hiç kimse ibadetleriyle Cennete giremez. Peygamberimize: “Sen de mi?” deldiler. “Evet, ben de. Rabbimin rahmeti çepeçevre sararsa ancak öyle!” dediler. İbadetler, itaatlar, cihadlar, acaba nimetleri karşılar mı ki, artı bir de Cennet istensin. Nerde?!!  Cennet, sırf bir ilahî ihsandır. Rabbımızın nimetlerini yalan sayamadığımıza göre, kullukta da kusur etmememiz gerekir.Çünkü nankörlük, ayıp ve ahlaksızlık olduğu kadar, nimetin gitmesine de sebeptir. Şükür ise, nimeti artırır: “Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”(İbrahim, 7.) Allah Teala bunu istiyor bizden: “Beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin, asla nankörlük etmeyin.”(Bakara, 152.)  “Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.”(Nahl, 114.) “Andolsun ki biz, Lokman'a "Allah'a şükret!" diye hikmet verdik. Kim şükrederse kendi iyiliğine eder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır.”(Lokman, 12.)

Resülullah (sav.) Efendimiz de her fırsatta Allah(cc.)' a şükrederdi. İşte size bir fırsatı: Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav.) ilk çıkan turfanda meyve kendisine getirildiğinde şöyle dua ederdi: " Allah'ım Medine'mizi bizim için mübarek kıl, meyvelerimizi, müdd'ümüzü, sâ'mızı mübarek kıl, bereketlerini kat kat artır." Bu duadan sonra, getirilen meyveyi orada hazır bulunan çocukların en küçüğüne verirdi."(Müslim, Hacc 474, (1373).) “Müd” ve “sa’”, bu gün hala köylerimizde kullandığımız “çelik” ve “kırat” gibi ölçü aletleridir.

Sevgili Peygamberimiz(sav.) ayakları şişinceye kadar geceleri nafile namaz kılar, Kur’an okur, Allah’ı zikrederdi.Kendisine: “Allah(cc.) senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetmiştir. Kendini  bu kadar niye yoruyorsun?” diyene, hatırlıyor musunuz ne cevap vermişti?