Alay

Alay; sözle, işle, ima ve işaretle, şaka ya da ciddiyetle başkalarının eksiklik ve kusurlarını ortaya koyarak  eğlenmek, istihza etmek demektir.  Alay etmek; hakaret ve horlamak ve gülünecek şekilde ayıp ve kusura dokunmaktır.  Bazı işini veya sözünü hikâye ve işaret veya imâ ile yahut lakırdısına veya işine veya herhangi bir kusuruna veya suratına gülmek ile de olur.

 

Başka bir deyişle mümin kardeşine saygı ve hürmet gözü ile bakmayıp derecesinden düşürerek iltifat etmemek ve huzurunda gülünecek şekilde sözle veya hareketle küçültmek ve eğlenmektir.  

 

Bu yasaklamanın sebebi ayetlerde açıkça anlatılmaktadır: Eğlenilen kişi, Allah yanında o eğlenenden daha hayırlı olabilir.  Çünkü insanlar yalnız görülebilen halleri bilebilirler, iç yüzünde gizli yönleri bilemezler.  Allah yanında tartı tutacak olan ise vicdanların ihlası, kalplerin takvasıdır.  İnsanın ilmi ise onun Allah yanındaki tartısını tartmağa, iki kalbin gizli meyillerini ölçmeye yeterli değildir.  Onun için kimse dış görünüşe bakıp da gözünün kestiğini horlamaya, eğlenmeye cür'et etmesin, eğer Allah yanında vakarlı, saygılı olan bir şahsa hakaret etmiş olursa nefsine ne büyük zulmetmiş olur. 

 

Âyetin inişi hakkında bir kaç sebep nakledilmiştir. Bunlardan biri de, annemiz Hz.  Safiyye binti Huyey Resulullah'a gelmiş ve  “Kadınlar bana; “Ey yahudi kızı yahudi!” diye söz atıyorlar,” diyerek şikayetlenmişti.  Resulullah da: “Sen de niye “Babam Harun, amcam Musa, kocam da Muhammed” demedin?” buyurmuştu.”

 

İnsanların nesi alay konusu olabilir ki? Soyu sopu mu? Irkı mı? Çirkinliği mi? Zekası mı? Fakirliği, garipliği, çaresizliği, hastalığı mı?

 

 

Bunları seçmek insanın elinde mi?

 

 

Allah (cc.) öyle yaratmışsa, sen kiminle eğleniyorsun? Yarattığını beğenmemek, Yaratana dokunmaz mı?

 

Atalar “aba altında er yatar” demişler, “her gördüğünü Hızır, her geceyi kadir bil” demişler.  Şeker şerbet yesinler, ne de güzel demişler!