Hırs

Hırs, aşırı istek ve açgözlülük anlamına gelir. Buna göre hırs, dünyanın mal, makam, iktidar, şan, şöhret ve riyasetini aşırı derecede istemektir. Sonuçları itibariyle muamelatta işlenmesi uygun görülmüştür.

İnsan dünyada yaşıyorken mala mülke ihtiyacı var, ama onu kazanırken de, harcarken de “muamelat” dediğimiz dinin helal ve haramlarına, kaide ve kurallarına uymalıdır. Ancak böyle yaparsa ondan yararlanabilir. Aksi takdirde kendini, şerefiyle, haysiyetiyle, hatta mal dâhil her şeyi ile kaybedebilir. Para pul sevdasına haris olanlar, bir de başkalarının haklarına tecavüze başladılar mı, artık bu sömürgeci arzunun nasıl kavgalara, savaşlara sebep olduğunu yaşayarak görürsünüz.

Makam ve iktidar hırsı da böyledir. Daha yükseklere çıkamazlarsa gebereceklerini sanan bu zavallılar ne din, ne dostluk tanımaz, her şeyi istismar ederler. Kendilerine o imkanı kazandırabileceklerine inandıkları şahıslara, şeref, haysiyet ve izzeti bir yana atarak, dalkavukluk yapar, hatta kul köle olur da sanki taparlar. Kendilerini o makamlardan mahrum edebileceklerine inandıkları kimselere de olmadık kötülükleri yaparlar. Oysa bazen kötülük yaptıkları o insanların bundan haberleri bile olmaz. Sırf potansiyel tehlike ya da rakip gördüklerinden olmadık iftira ve karalamalarla onları saf dışı yapmak, harcamak isterler. Bunun için olmadık hile ve tuzaklara, fitne fesatlara bulaşırlar. Olmazsa acı çekerler. Tabi bunun bütün acısını da kendinden altta kalanlardan çıkarırlar. İsterler ki onlar da kendisine kul olsunlar. Müşrikler ülkesinde alt üst ilişkileri nerdeyse bir kulluk ve tanrılık ilişkisine dönüşür, böyle aşağıdan yukarıya bir silsile, bir hiyerarşi takip eder maalesef.

Bunun ilacı, şüphesiz dindir. Allah Teala’ya kulluğun en büyük gaye ve mutluluk olduğunu bilme, kanaatkar ve iffetli olmadır. Üstünlüğün malda makamda değil, takvada olduğunu kavrama ve hırsı öldürmedir.

 

Evet, mal da, makam da hayırda kullanılırsa hayırlara vesile olur. Hele zekat, sadaka, hac, cihad gibi bir çok ibadet, mal olursa yapılır. Ama iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü isteyen insanoğlunun gözünü gerçekten ancak bir avuç toprak doyurur.  İnsan ancak Allah Teâlâ’ya,  ahirete ve kadere iman ederse hırsının tehlikesinden Allah’ın izniyle kurtulabilir.