Lanet Etmek

Lanet, Allah (cc. )' ın rahmetinden kovulmayı ifade eder. 

Peki mel’un, O kabul etmedikten sonra, kime gidebilir?

Lanet, gerçekten büyük bir şeydir.  Onun için dilimizi bu kelimeye alıştırıp olur olmaz şeylerden dolayı ne bir insana, ne de başka bir yaratığa lanet etmememiz gerekir. Resülullah (sav. ) buyurdular ki:

"Mü'min ne ta'n edici, ne lanet edici, ne kaba ve çirkin sözlü, ne de hayasızdır. "

[1]

 "Lâneti çok yapanlar Kıyamet günü şefaatçi olamazlar, şehid de olamazlar. "

[2]

"Birbirinize, Allah'ın laneti, Allah'ın gadabı ve cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın. "

[3]

Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav. )a: 

"Ey Allah'ın Resülü! Müşriklere beddua et, onları lânetle!" denilmişti.  Şu cevabı verdi: "Ben rahmet olarak gönderiIdim, lanetleyici olarak değil!"

[4]

İmrân İbnu Husayn (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) bir seferdeydi.  Ensârdan bir kadın devesinin üzerinde giderken yüksek sesle devesine lânet okudu.  Bunu işiten Aleyhissalâtu vesselâm: "Devenin üzerindeki eşyaları alın ve deveyi salıverin, zira artık o lânetlenmiştir" buyurdular."

İmrân (ra) der ki: "Sanki ben deveyi insanlar arasında yürürken görür gibiyim, kimse ona dokunmuyordu. "

[5]

    

Beddua etmek çirkin bir huydur. Her bedduadan, edene de bir pay ayrılır.  Akıllı ve ahlaklı kişiler, dillerini başkalarına sövme, lanet etme ve beddua ile meşgul etmezler.

Sonuçta diyebiliriz ki, dil terbiyesi çok önemlidir.  Bunun farkına varanlar, dillerinden baklayı asla çıkarmazlar. ”Ya hayır konuşur, ya da susarlar”.

[6]

Çünkü “her işittiğini söylemek, kişiye günah olarak yeter”.

[7]

Sevgili Peygamberimiz (sav. ) az konuşur, uzun uzun sükût ederdi.  Her organın dilden korktuklarını bilirdi.  Çünkü dil doğru olmazsa, onların doğruluğu para etmezdi.

Bütün bunlardan anlaşılan, dilin afetinin çok büyük olduğudur. Bırakın yalan, dolan, gıybet, nemime, iftira, küfür ve ayıp şeyler konuşmayı, kaba ve kırıcı konuşmayı, hatta lağv ve malayaniden, yani dine veya dünyaya yararı olmayan boş sözlerden, işlerden, hatta düşüncelerden bile kaçmamız, özellikle dilimizi korumamız gerekir.

Ancak böyle olabilirsek, kurtulabilen kullardan olabiliriz.

[8]

Allah(cc. ), sevdiği ve övdüğü kullarını sayarken şöyle der:

“O çok merhametli Allah'ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) "selam" der geçerler

[9]

Boşuna dememişler “söz gümüşse sükut altındır” diye.

Konuyla ilgili birkaç hadisi hatırlatalım:

"Ademoğlu sabaha erdi mi, bütün azaları, dile temenna edip: "Bizim hakkımızda Allah'tan kork.  Zira biz sana tabiyiz.  Sen istikamette olursan biz de istikâmette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!" derler. "

[10]

Süfyan İbnu Abdillah (ra) anlatıyor:

"Ey Allah'ın Resûlü dedim, uyacağım bir amel tavsiye et bana!" Şu cevabı verdi: "Rabbim Allah'tır de, sonra dosdoğru ol!" "Ey Allah'ın Resûlü” dedim tekrar.  “Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?" Eliyle dilini tutup: "İşte şu!" buyurdu. "

[11]

“Ademoğlu'nun, emr-i bi'l-ma'ruf veya nehy-i ani'l-münker veya Allah Teâla hazretlerine zikir hariç bütün sözleri lehine değil, aleyhinedir. "

[12]

"Ben, haklı bile olsa münâkaşayı terkeden kimseye cennetin kenarında bir köşkü garanti ediyorum.  Şaka bile olsa yalanı terkedene de Cennetin ortasında bir köşkü, ahlakı güzel olana da Cennetin en üstünde bir köşkü garanti ediyorum. "

[13]

 

“Allah'ın zikri dışında kelamı çok yapmayın.  Zira, Allah'ın zikri dışında çok kelam, kalbe katılık verir.  Şunu bilin ki, insanların Allah'a en uzak olanı, kalbi katı olanlardır. "

[14]


[1]

Tirmizî, Birr 48, (1978).

[2]

Müslim, Birr 85, (2598); Ebu Dâvud, Edeb 53, (4907).

[3]

Ebu Dâvud, Edeb 53, (4906); Tirmizî, Birr 48, (1977).

[4]

Müslim, Birr 87, (2597).

[5]

Müslim, Birr 80, (2595); Ebu Dâvud, Cihad 55, (2561).

[6]

Buhari, Edeb,31. ).

[7]

Ebu Davud, Edeb,80.

[8]

Bkz.  Mü’minun, 3.

[9]

Furkan, 63.

[10]

Tirmizi, Zühd 61, (2409).

[11]

Tirmizi Zühd 61, (2412).

[12]

Tirmizi, Zühd 63, (2414).

[13]

Ebu Davud, Edeb 7, (4800).

[14]

Tirmizi, Zühd 62, (2413).