Yalan

Yalan, bilinenin zıddını söylemektir ve şiddetle haram kılınmıştır.

 

Siyasi, idari, hukuki, iktisadi, eğitim ve ailevi alanlarda, yani toplumun tüm kesimlerinde itimadı sarsan, güven bunalımına sebep olan yalancılık kadar İslam’ın çirkin gördüğü bir başka huy yoktur.

Nitekim sevgili Peygamberimiz(sav. ) bu konuda kesin konuşmuştur: Safvân İbnu Süleym (ra) anlatıyor:

"Ey Allah'ın Resûlü! dedik, mü'min korkak olur mu?" "Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine: "Evet!" buyurdular.  Biz yine: "Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk.  Bu sefer: "Hayır!" buyurdular. "

[1]

Hele de yalan yere şahitlik yapmak, mülkün temeli olan adaleti sarsmaktır.  Oysa Allah(cc. ) bakınız neyi emrediyor:

“Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz.  Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır.  Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın.  Eğer şahitlik ederken dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

[2]

“Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar ile oradan geçip giderler.”

[3]

İnsanlar değişik sebeplerle yalan söylerler.  Ama bazılarının sebebi, yalan kadar âdîdir:

"Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!"

[4]

Yalan bazıları için caiz olabilir. Resûlullah (sav) konuyla ilgili olarak buyurdular ki:

"Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:

1.  Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,

2.  Harpte söylenecek yalan.  Çünkü harp bir hileden ibarettir. 

3.  İki müslümanın arasında sulhu sağlamak kasdıyla söylenen yalan."

[5]

 Bunların arasına can, mal veya namusunu kurtarmak zorunda kalmış mazlumları da katabiliriz.  

Yalancının mumu yatsıya kadar yanacağı için, geçici kurtulmalara aldanıp da kalıcı ve ebedi olan hayattan mahrum olmamalı, özellikle çocukları doğruluk esası üzere yetiştirmeliyiz. 

Abdullah İbnu Amir (ra) anlatıyor:

“Bir gün, Resûlullah (sav. ) evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: "Hele bir gel sana ne vereceğim!" dedi.  Aleyhissalatu vesselam anneme: "Çocuğa ne vermek istemiştin?" diye sordu.  "Ona bir hurma vermek istemiştim" deyince, Aleyhissalatu vesselam: "Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan, üzerine bir yalan yazılacak!" buyurdular. "

[6]

 [1] Muvatta, Kelâm 19, (2, 990).

 

[2]

Nisa, 135.

[3]

Furkan,72.

[4]

Ebu Davud, Edeb 88, (4990); Tirmizi, Zühd 10, (2316).

[5]

Tirmizi, Birr 26, (1940).

[6]

Ebu Davud, Edeb 88, (4991).