Allah İle Savaşanlar Kazanamazlar

Cumhuriyet ile devletin başına gelen Batıcı kadro İslam’a, bu arada tasavvuf ve tarikatlara, tekke ve zaviyelere savaş açmıştı. Bu kurumları yasalarla  kapattılar. Resmen insanını ve kurumlarını yok ettiler. Onlara göre bunlar “irtica” idi ve çağdaş uygarlık düzeyine çıkma yolunda ayak bağıydı. Bu yüzden bu engel bertaraf edilmeliydi.

Edebildiler mi?

Asla!

Sadece zarar verdiler!

Arkadan gelen her artçı darbede önce bu taife bir defa daha kılıçtan geçirildi. Fakat sonuç değişmedi. Çünkü bu milletin mayasına girmiştir İslam, etine kanına sirayet etmiştir tasavvuf, besleyici kan gibi kılcal damarlarında dolaşıyor tarikatlar.

Şöyle bir sorunun saflığını masumluğuna verin: “İnsan tasavvuf ve tarikatlar gibi ahlak ve maneviyat eğitiminden neden korkar ki? Neden düşman olur onlara?”

Saflığın ve masumluğun sökmediği bağnaz yobazlara göre aslında hedef İslam’dır. Halk bu gerçeği tam göremiyor. Neden mi? Çünkü onun adını veremiyor korkusundan, yok “irtica” diyor, yok “Siyasal İslam”, yok “tasavvuf ve tarikatlar” diyor. Hayır, bunlar bahane. Hedeflerinde İslam vardır. İslam bir bütündür. Bölünemez ve parçalanamaz bir bütündür. Onun imanı da vardır, ibadeti de. Hukuku da vardır, siyaseti de. Ahlakı da vardır, maneviyatı da. Bunların toplamdır İslam. Bunlardan birisine düşman olan, hepsine düşman demektir. Ve bu adam Müslümanlara düşman olduğu gibi aynı zamanda Allah’a da düşmandır.

Sorarım sizlere, bu savaşta kazanması mümkün müdür?