İslâm Barış Dinidir

İslam’a davet için barış sağlanmalıdır. Savaş olan yerde kin ve intikam olur. Düşmanı ret olur. Savunma olur. Sözün etkili olması için bu tür olumsuz duygulardan uzak olmak gerekir.

Barış, dinimizin Müslümanların nefislerinin derinliklerine yerleştirdiği ilk ilkelerdendir. Barış, onların tabiatlarının bir parçası ve inançlarından biri haline gelmiştir. Bir insan ne kadar eliyle, diliyle, tebessümü ve ikramı ile barış ve emniyeti ifade ederse o kadar Müslümanlığında ileri ve faziletlidir, Allah katında saygın ve değerlidir.

İslâm, doğduğu ve nurunun yayıldığı günden beri, gür bir sesle, dünyanın dört bir tarafına seslenerek “sulh hayırlıdır”[1] demiş, insanları sulha, barışa çağırmış ve insanlığı ona ulaştıran hidayet hattını çizmiş, insanlara birbirleriyle ilişkilerinde bunun yol ve yordamını göstermiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bunun en büyük amelî uygulayıcısı olarak “Barışın Efendisi” olmuştur.

Allah Teâlâ’nın yerleri ve gökleri yarattığını ve insana o kainat içinde tatlı bir hayat ile değer verdiğini, bunun tezahürü olarak da meleklere saygı secdesi ettirmesinden tutun da kendisini din ve peygamber aracılığı ile tanıtmasını burada uzun uzun yazmayacağız.

Evet, İslâm, insanı ve sair canlıları sever ve hayatı, evreni korur. Bütün mahlukat Allah’ın varlığını gösteren ayet ve alametler olarak değerlidir, mukaddestir. Hiç birisinin yok yere yok edilmesini, ifsat edilip bozulmasını istemez. Bunları insana zulüm sayar. İnsanlara da bunu tefekkür edip değerlendirmesini emreder. Bu yüzden dinimiz insanı tüm olumsuzluklardan ve kötü akıbetlerden korur ve onu korkudan kurtarır. İnsanlığın bu güzelliklere yönelik olarak yaşaması için onlara en ideal yolu çizmiştir.

İslâm, insanları sımsıcak saran bir güneştir. Zaten adı olan «İslâm» lafzı dahi “silm” kökünden “sulh” manasına alınmıştır. Çünkü İslâm, barış, huzur, emniyet ve asayişin yayılmasına yönelik emir ve yasaklar koymuş, hedefi öyle belirlemiştir.

Aynı zamanda “Selâm”, Rabbimizin isimlerindendir. Çünkü O, insanları koyduğu kanun, çizdiği metod ve yollar ile barış ve emniyete ulaştırır. Bu risaletin taşıyıcısı aynı zamanda sulh bayrağının da taşıyıcısıdır. Çünkü o insanlığa hidayet, aydınlık, hayır ve doğruluğu taşır. O kendisi hakkında şöyle buyurmuştur: “Ben ancak hidayet rehberi olan bir rahmetim.”

Kur'an'da O'nun risaleti için şöyle buyuruyor : “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”[2]

Müslümanların kalplerini birbirine ısındıran ve diğer kardeşine bağlayan duaları da “Selâm”dır. İnsanların Allah'a en sevimli geleni ve O'na en yakın olanı selâma ilk başlayanlarıdır. Selâmı yaymak ve ifşa etmek imanın parçasıdır. Allah (c.c.) bu lafzı, dinlerinin İslâm ve emân dini olduğunu ve kendilerinin de sulh ehli ve sulhsever kimseler olduklarını iş'ar için Müslümanların birbirine duası yapmıştır.

Evet, İslam barış dinidir ve savaş istisnai bir durumdur. Savaşın olmaması ve barışın korunması için dinimiz inanç, ilke, ibadet, hukuk ve ahlak bazında çok kanunlar koymuş, çok teşvik edici yönlendirmelerde bulunmuştur.

Bu dini tanımadan, onun “cihat” kavramını tanımadan, onunla kan dökücülüğü, şiddet ve terörü yan yana koyanlar, en büyük kötülüğü, mahrumiyete yol açtığı için kendilerine yapmaktadırlar.

Bize düşen, barışı ve rahmeti yaşatmak için, İslam'ı yaşayarak ona davet etmektir.

[1] Nisa, 4/128.

[2] Enbiya, 21/107.