Yeter Dili Bozmayın Artık

Bir milletin diline yapılan saldırı, muhakkak ki onun düşünce sistemine ve dünya görüşüne bilinçli bir saldırıdır.

Böylece bir milletin kültürü onun dilinin başkalaşması veya yabancılaşması ile yıpratılır. Giderek ortadan kaldırılır.

Bizde bu illet tanzimatla başlar. Tanzimata kadar sekiz yüzyıllık tarihinin beslediği kültür, ilk defa bu devreden sonra Batılılaşma hareketleriyle çarpışmak zorunda kaldır.  Batı usulü bir takım ıslahatların yanında, bilhassa edebiyatta taklit modası başlar.

Bunun en açık göstergesi de dilde sadeleştirme ve yeni kelimeler ortaya çıkarmalardır. Lügat yazımları da bu dönemde hız kazanır.

Ancak cumhuriyete gelince eskilerin korka korka telaffuz ve teklif ettikleri, uygulamaya konur ve çok radikal bir biçimde gerçekleştirilir. Şimdi biz bu macerayı yakından görmeye çalışalım.

Daha Osmanlılar zamanında bizim Batıcılarımız, kendilerini barındıran ve besleyenlerin ağzıyla konuşarak, “Arap harfleri yerine latin harflerini almamızı” teklif ediyorlardı heyecanla.

Zavallılar, Batının kendi dil ve harflerine sadakatini içlerinde yaşamalarına rağmen asla göremeyecek kadar körleşmişlerdi.

Gavurun ekmeğini yemek böyle bir şeydi demek ki.

Sonunda onların kılıcını çalmaya mecbur ve mahkum kalıyorlardı.

Oysa Cemil Meriç’in ifadesiyle “kamus namus”tu ve Fransız ihtilali gibi bir devrim bile her şeyi değiştirmişti ama bir şeyi asla, o da dildi.

Ne yapıp edip dilimizi her nesilde bir kere değişmekten kurtarmalıyız.

 

Torunumuzla anlaşamaz olduk yahu!