Yazılar

Onu Tanımak Siyer Okumak

Şahsen fakir de
hissetmişimdir ki, hayatımın en güzel, en coşkulu anları, siyer okuduğum veya
anlattığım anlardır.

İnsan, hayalen asr-ı
saadete gidiyor, Âmine Hatunla seviniyor, Ebva’da annesini kaybeden yetimle
ağlıyor. Rahip Bahira ile şaşırıyor.

PKK’ya Lanet Kürtlere Muhabbet ve Destek

Burada ne zaman Kürt Meselesi ve çözüm yolundan bahsetsem, çok az bazı Türk kardeşlerimden “Türklüğü inkâr” veya “PKK destekçisi bir Kürtçü” ithamıyla karşılaşıyorum.

Onlar ne yazık ki yazının içeriği, arka planındaki İslamî ilkeleri görülmeden, görülse de anlamadan reddediyorlar. Bunun altında yatan nedir?

Biraz da Türkler Kürt Olsun mu?

Biraz empati yapalım mı? Yani kendimizi muhatabımızın yerine koyarak düşünüp taşınalım mı?

Yapalım, herkes faydalı diyorsa, niye yapmayalım ki!

Hani “karda yürürken kart kurt sesi çıkınca…” hikayesi malum.

Şimdi yeni bir hikaye uydursak nasıl olur?

Mesela desek ki “Horasandan bataklık Anadolu’ya gelince, bastıkları yerden “türk turk” sesleri gelince bu gelenlere “Türk” dendi. Yoksa asılları Kürt idi.”

Ne dersiniz bu hikayeye, sizce tutar mı?

“Tutmaz” diyorsanız size başka bir hikaye anlatayım. Ama bu yaşanmış cinsinden gerçek bir hikaye.

Madımak Fitne Olmasın

Madımak zaten bu milletin başına bela oldu. 2 Temmuz 1993 yılında öyle olaylar cereyan etti ki; bir Kahramanmaraş’lı olarak “biz bu filmi görmüştük” dememek elde değildi.

Olay çok acıdır; mezkur tarihte Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve 37 yazar, ozan, ve halktan kişilerin yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanır.

Müceddid Mülhidi Susturdu

Diyarbakır İmam Hatip’te okuduğum yıllarda duymuş, ama ne yalan söyleyeyim inanmamıştım. Bu kadar da sinsi bir sahtekârlık, samimiyetsizlik, iki yüzlülük ve İslam düşmanlığı düşünememiştim o saf gençlik yıllarında. Oysa bugünlerde Abdulkadir Badıllı’nın “Bediuzzeman Said Nursi” adlı eserinde (1/272) yeniden okuduğumda gençliğime acıdım.

Zavallı gençlik, ne kadar da aldatılıyorsun!

“Rumlar Türbanı Serbest Bıraktı” Ya Türkler?

Başlığa bakınca “geç kalmadınız mı?” demeyiniz.

Yazsak da maşallah gündemin ardından yetişemiyoruz.

Neyse, haberlerde de izledik ama yazılı basında Taraf manşet atmış aynen başlıktaki gibi.

Altında iri harflerle şöyle yazıyor:

“Türkiye hâlâ üniversitedeki türban yasağını tartışıyor.

Kıbrıslı Rumlar ise ilkokul öğrencisinin bile derslere türbanla girmesine izin verdi. Gerekçe: Din özgürlüğü.”(*)

Gözlerinize inanın lütfen, yazılanları okuyun da kahrolun, koca Türkiye Rumlar kadar olamıyor:

Buna da Şükür Amma

Kız arkadaşları gelin olunca görmeye giden kızlar demişler ki “kız kocan da çok çirkinmiş.

Gelin, “buna da şükür, babamın evinde bu da yoktu” demiş.

Anayasa Mahkemesi kararını verince ben de böyle dedim, “buna da şükür amma…”

Önce Allah Teâlâ’ya şükrümüzü eda edelim. Bu da bir şey. Hiç olmazsa referanduma gidiliyor. Anayasa Mahkemesi’nin yaptıüı değişiklikler de önemli, cin gibi adamlar, işlerini iyi biliyorlar, ama olsun, yine de büyük bir gelişme sayılabilir.

“Ben Türküm” 1

Bu başlığı okuyunca biliyorum ki tepkiler çok çeşitli olacaktır.

Bir kısmı, “ne mutlu sana!” diyecektir.

Bir kısmı “ne yani çok mu önemli” diyecektir.

Bir kısmı “ben de Kürdüm, var mı diyeceğin?” diyecektir.

“Canın cehennem” diyenler bile çıkacaktır belki de. Daha neler neler…

Ama sanırım bir kısmı da “Nerden mi icap etti bu başlık?” diyecektir.

Sağolsun bazı Türk kardeşlerimden!

Sayın Başbuğ Niye Konuştu?

“Düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü” demiş birisi ve çok sevilmiş ki bu dediği, dillere düşmüş ve asırlar içinde atasözü olmuş çıkmış. Macerasını anlatmak bize düşmez, ama yeri gelince biz de kullanıyoruz.

Sayın Başbuğ’u o namlı nişanlı, gizli ve izinsiz programı yüzünden adam intihar ettiren malum adamın karşısında konuşur görünce, ister istemez “düğün değil bayram değil” demişim. Baktım, etrafımdakiler tebessüm ediyor.

Ağlatan Manzara

İmanın iki dünyada da saadet,
inkârın iki dünyada da azap olduğunu biliyoruz. Ve imanın bir ihsan-ı ilahi
olduğunu da görüyoruz. Hamdolsun, şükrolsun.

 

Sayfalar