Yazılar

“Darbe” mi? Bir Daha Düşünün

Baştan söyleyelim, “darbe” ölüm demektir, “darbe” kan ve gözyaşı demektir.

Darbe, sorgusuz sualsiz atılan zindanlarda yıllarca “işkence” ve “hakaret” görmek demektir. İnsana hayvanca muameleler yapılması demektir. Anaların, babaların, eşlerin kan kusması demektir. ülkenin yağmalanması, talan edilmesi demektir. Fakirlik, yoksulluk ve yolsuzluk demektir. Bir milletin biribirine düşman edilmesi demektir. O yüzden ”mel’un” diyoruz tüm darbelere. Mel’un, yani lanetli.

Meşru Müdafaa Haktır

28 Şubat davulla zurnayla geldi. O günkü iktidar yapısı hükümetin elini kolunu bağlamıştı. Acı bir tecrübeydi yaşanan. O post Modern denilen türden darbe geldi ve maalesef millete kan kusturdu.

Malum Milli Güvenlik Kurulundan çıkınca Başbakan Sayın Necmettin Erbakan doğruca parti başkanlarının yanına gitti. “Demokrasiye müdahale var. Beraber koruyalım” dedi. Onlar ise maalesef “Sana karşı müdahale var, bizi ilgilendirmez” dediler. Kafa yapıları zaten uyuyordu. İşin içinde iktidar beklentisi de vardı. İlkeli davranmadılar. üzerlerine düşeni yapmadılar. Millet de onları affetmedi.

Çirkin Tahrik Ve aşağılık Duygusu

Medya’da çok çirkin ve son derece kirli bir tahrik sağından solundan anlatılıyor. Aslında bu gibi kirliliklerle, çirkinliklerle uğraşmaya değmez ama, siz istemeseniz de üstünüze başınıza sıçrıyor ve ilgilenmek zorunda kalıyorsunuz.

“Şok” Ama Neden?

Evet, gün boyu şok yaşadık.

Gözaltılar sadece yurt içini şok etmedi. Aynı şok dışarıda da yaşandı.

Herkes soruyor: Neler oluyor? Sıra kimde? Onay var mı? Şimdi ne olacak?

Bir soru da benden; bu “şok” niye? Neden şok oluyoruz?

ülkede çetelerin varlığını bilmeyen var mı?

Ya darbe girişimlerini?

Günlerdir, aylardır, hatta yıllardır bunu konuşmadık mı, yazmadık mı?

“Bu işin asker ayağı olduğu gibi, bürokrasi ayağı, üniversite ayağı, iş adamı ayağı, STK ayağı, yargı ayağı… da var” denmedi mi sürekli?

Hangi Yargı iyi Hangi Yargı Kötü?

Bu sorunun cevabı bellidir. Yasalar içinde kalan, hukukun üstünlüğünü gözeten, zaman ve zemine göre takdir hakkını yerinde kullanarak verdiği kararlarla halkın yüreğine su serpen ve adaleti koruyan yargı iyidir.

Tam tersi, yasaları yerinde uygulamayan, zaman ve zemine göre keyfi davranan, kişi ve zümrelere göre kararlar veren, kendi ilke ve ideolojisini, dünya görüşünü yargıya yansıtan, adalet duygusunu öldüren yargı kötüdür.

“Miyavvv!..”

Allah beni affetsin!

Kızmayın yahu, sizi de affetsin. Hatta tövbe eden bütün insanları da. Şu dünyanın başına bela olmuş Yahudileri bile affetsin. Yeter ki tövbe etsinler…

Niye mi böyle dedim?

Muzipliğime mani olamadım da ondan. Ama vallahi billahi suç benim değil, “www.Habervaktim.com”un.

Nasıl mı?

Yahu şu haberi okur da muzipliğiniz tutmaz, şaka damarınız kabarmaz mı?

“ 'Büyük Ergenekoncu' yine sahnede!

Yaşa Ki Neler Göresin?

Daha düne kadar bize çağdaşlığı anlatıyor ve diyorlardı ki, “farklı yaşam biçimlerini bir arada ve barış içinde yaşatmak, çağdaşlıktır ve ‘laiklik’ bunu sağladığı için vazgeçilmezdir.”

Gerekçe de malum: “Bir toplumda farklı yaşam biçimleri olabilir. Herkes kendi yaşam biçimine yaşama hakkına sahiptir. Fakat kimse kimseye kendi yaşam biçimini dayatamaz. Bu ilkeye azınlıkta olanlar da uyar, çoğunlukta olanlar da. Laiklik, herkese din, inanç ve yaşama biçimi bakımından özgürlük getirir. Devletin veya etkin azınlık veya çoğunluğun baskısını önler. Anayasalar da bunun güvencesidir.”

Demek Anlamıyor Değiller

Nasıl bir kibir ve kendini beğenmişliktir ki, biz söyleyince sorun ederek inkar ediyorlar. Ama acı manzaraları görünce bir insan olarak dayanamıyor ve düştükleri durumu zaman zaman kendileri de itiraf ediyorlar.

Tamam, kimseyi utandırmak istemiyoruz. “Biz demiştik” havalarına girerek kendini beğenmişlik, gurur, kibir ve övünme damarımızı da kabartmak istemiyoruz. Elimizden gelirse o yanlarımızı bütün bütün öldürmek istiyoruz.

Genç Bir Öğretmendi

Dolmuş durağındaydı. Araba önünde durunca yavaşça bindi. Benim karşımda, kapı yanındaki ters koltuğa oturdu. İlgisizce baktı sağa sola. Bana da değdi bu sıradan bakışlar bir an. Ama sabitlenmedi. Dokundu geçti. Belli ki tanımadı. Aradan yıllar geçmişti görüşmeyeli. Ben de muziplik olsun diye “madem selam vermedin, ben de merhaba demeyeceğim” dedim içimden. Demedim de.

Allah Bizi Islah Eylesin

İçinde bulunduğumuz zamanın sıkıştırmaları karşısında bazen bunalıyoruz, sağa sola bakıyor ve bir yardımcı arıyoruz. Bir teselli, bir tutamak, bir dert yoldaşı, “kabz”ımızı “bast”a çevirecek nur yüzlü birisi…

Sağdan soldan eli, beli, beyni silahlı çeteler ve eşkıyalar hakkımıza hukukumuza saldırıyorlarken, bizi kurtarmalarını umduğumuz, hatta bunun için görevlendirdiğimiz ve ücret verdiğimiz insanların ihanet ettiklerini görüyor ve ümitsizliğe kapılıyoruz.

Bazen Akifcesine,

“Ya Rab! Bu karanlık gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi yoksa biçarelerin yoksa felahı?”

Sayfalar