“Millet”in Başına Gelen Felaket

Biz çocukluğumuzda bir hayli kafa karışıklığını yaşadık hayretler içinde.
Mesela özel olarak Kur’an öğrenmek için mahallemizdeki “okumaya” gittiğimizde
hocamız din dersi saatinde “haydi hep beraber” der, bize topluca söyletirdi.
Biz de neşe içinde bağırarak söylerdik:

-Anan kim?

- Havvaaa!

- Baban kim?

- Âdeeeem!

- Hangi millettensiniz?

- İbrahim milletindeeeeen?

Sonra okula gittik. İlk çatışmayı yaşadık fikir dünyamızda. Çünkü
öğretmen “hayır, öyle değil” diyerek, anamın Hatice, babamın Özdemir,
milletimin de Türk milleti olduğunu söylüyordu ciddi ciddi.

Acaba bu nasıl oluyordu?

Biz hangi milletten idik? Türk milletinden mi, İbrahim milletinden mi?

Kur’an-ı Kerîm’de “millet” kelimesini inceleyen
Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi”nde şunları yazar:

De ki: "Rabbim, beni doğru
yola iletti. Dosdoğru dîne, Allah'ı birleyen İbrahim'in milleti(dîni)ne. O,
ortak koşanlardan değildi." (En'âm: 55/161)

Râğıb'm açıklamasına göre millet
, dîn gibi Allah'ın, kullarını kendi rızâsına iletmek için, peygamberleri
aracılığı ile bildirdiği kurallarıdır.

Millet kelimesinin türediği
“melel” kökünün birçok anlamı vardır.

“Melel” usanmak, millet, sıcak
kül, ateş koru, çukur; temellül, ağrıdan dolayı yatakta kıvranmak, melîlet,
vücut ısısının yükselmesi, mülâl sırt ağrısı; imlâl yazdırmak demektir. İşte bu
kökten türemiş olan millet, dîn ve şerîat anlamında kullanılmıştır.
Peygamberlerin yazdırmasıyla oluştuğundan şerîate millet denmiştir. Ancak
millet, bireylerin özel ibâdet tarzlarına değil, toplumun dinine denilir.

Aşağıdaki âyetlerden açıkça
anlaşılacağı üzere millet, kuralları getiren peygambere veya topluma izafe
edilir, Allah'a veya toplumun bireylerine hemen hemen hiç nisbet edilmez.
Allah'ın milleti, yahut Zeyd'in milleti denilmediği gibi, namaz Allah'ın
milletidir de denilmez. Ayrıca dîn kurallarının ayrıntıları için değil, tümü
için millet ta'bîri kullanılır.( Râğıb, Müfredat.)

Sonra sana: "Allah'ı
birleyerek İbrahim'in milletine uy; o, ortak koşanlardan değildi" diye
vahyettik. (Nahl: 70/123)

Sen onların, kendi dinlerine
uymadıkça ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar senden razı olmazlar. "Asıl
doğru yol, Allah'ın yoludur" de. Sana gelen ilimden sonra eğer onların
arzularına uyarsan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı
olmaz. (Bakara: 92/120)

Nefsini aşağılık
yapan(beyinsiz)den başka, kim İbrâhîm milletinden yüz çevirir? Andolsun ki, biz
onu dünyâda beğenip seçmiştik, âhirette de o, iyilerdendir... 135- "Yahûdî
veya Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulaşınız." dediler. De ki:
"Hayır, biz dosdoğru İbrâhîm milleti(dîni)ne (uyarız). O, (Allah'a) ortak
koşanlardan değildi." (Bakara: 92/130, 135)

De ki: "Allah doğru söyledi,
öyle ise dosdoğru, Allah'ı birleyici olarak İbrâhîm milleti(dîni)ne uyun. O,
ortak koşanlardan değildi." (Âl-i İmrân: 94/95)

Hangi insan, dîn yönünden, iyilik
edici olarak yüzünü Allah 'a teslim edip dosdoğru İbrâhîm milleti(dîni)ne tâbi
olandan daha güzel olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti... (Nisa: 98/125)

Bu âyetlerde millet, İbrahim'e,
yalnız Bakara: 120. âyette de topluma nisbet edilmiştir. Bu âyette kendi
dinlerine uymadıkça Yahudilerin ve hıristiyanların, Hz. Muhammed'den razı
olmayacakları belirtilmektedir.

İnsanın yaptığı iyi ve kötü
davranışlarının tam karşılığını alacağı gün, âhiret günüdür. Onun için yüce
Allah kendisini, herkesin yaptığı işlerin tam karşılığını alacağı, yani
adaletin tam tecellî edeceği o günün sahibi olarak tanıtmıştır. O gün İlâhî
adaletin önünde herkes, işlerinin tam kar­şılığını alır: "Zerre miktarı
hayır yapmış olan hayrını, zerre miktarı şer yapmış olan da şerrini
görür."( Râğıb, Müfredat.)

Râğıb'ın da belirttiği gibi
millet kelimesi, toplumsal dîn, şerîat 
anlamındadır. (Pr. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba
Yayınları: 13/350-351.)

Görüldüğü gibi  “millet” ve “milliyetçilik” gibi dinimizi ve
şeriatımızı ifade eden iki mübarek iki kelimeden, nasıl oldu da büyük bir illet
olan “ırkçılık” anlamı türetildi?

“Ak” nasıl “kara”ya kurban
edildi?

“İyi” nasıl bir hile ile “kötü”yü
temize çıkarmaya alet edildi?

Zehirli ve mikrop dolu pis
bulaşık suları nasıl oldu da yakut ve billurdan kadehler içinde renga renk
olarak sunuldu?

Kelime, son asırlarda belki kendisine sosyal bakımdan yüklenen anlamdan
da etkilenip, belki de ustaca bir manevra ile bilerek yapılmış bir yanlışlık
olarak modern dönemde Batı'daki "nation" kavramının karşılığı olarak
Türkçe ve Farsça'ya geçmiş ve bu dillerde tamamen sosyolojik ve siyasal bir
içerik kazanmıştır.

Evet, Müslümanların ilim ve kültür hayatında asırlardır “din ve şeriat”
manasına kullandıkları “millet” kelimesi, ırkçılığın yayılması devrinde bir de
bakıyoruz ki bir kısım insanların dillerinde süratle anlam kaymasına uğramış ve
aslî manasından saptırılarak büyük bir ihanetle çok çirkin cinayetler
işlenmesine vesile edilmiştir. Bunun altında yatan ise hile aldatmadan, kafa
karıştırarak halkı kandırmadan başka bir şey değildir.

Sonuç itibariyle “millet” kavramının Türkçedeki “ulus”, “kavim”
kelimesiyle ilgisi yoktur. “Millet” kelimesinin Türkçede “ulus”, “ırk” ve “toplum”
anlamında kullanılması kesinlikle yanlıştır. Bu kavram, belirli bir dine
inananlar topluluğunu anlatmaktadır. Ümmet ise, belli bir peygamberi takip eden
mü’minleri anlatır. Türkçede, ‘şoför milleti’, ‘kadın milleti’, ‘erkek milleti’
gibi söyleyişler de yanlış kullanılan sözlerdir. Halk, millet kelimesini belli
bir topluluk adı olarak kullanmakta ise de bu galattır, Kur’an kültürüne
terstir. “Küfrün tek millet olduğu” gerçeğini hatırlarsak, bu kavramın ifade
ettiği anlam biraz daha iyi anlaşılmış olur.

[1]


Cumhuriyetin ırkçı eğitiminde orta eğitim gibi uzun bir müddet bu tür
yanlışı hep doğru olarak bildik. Şimdi bu yanlışları hala zihninde taşıyanları
ve batılı hak gibi savunanları gördükçe, buna sebep olanların bu millete ne
kadar büyük kötülük ettiğini anlıyor ve ahirette nasıl hesap vereceklerine
hayret ediyorum. Zira binlerce, belki milyonlarca insanın kanının dökülmesine
sebep olanlar, hiç şüphesiz “sebep olan yapan gibidir” kaidesine göre bu
katilliklerden hissedar olarak hesap vereceklerdir.

Şimdi bu tahrifi, bu bozmayı, bu ihanet ve cinayeti daha da geniş olarak görelim
derseniz, bizim “İslam’a Göre Irkçılık ve PKK Ekseninde Kürt Sorunu” isimli
kitabımızı bulacaksınız. Daha da geniş okumak istiyorsanız, bu günlerde yeni bitirdiğimiz
“İslam Açısından Irkçılık ve Asabiyet” kitabımızın basılmasını bekleyeceksiniz
demektir.

İnşallah!                                                                                                                                                                                                                             

 

 

 

 



[1]


Bkz. Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 414-415.