FIKIHIN HÜKÜMLERİ

I - HAKİM:

Hiç şüphesiz vücup (vacip) , hürmet (haram)  gibi hükümlerin, bir hakimi (vazı’ı: hüküm koyucusu)  vardır. Bu hükümleri vaz’eden, Şari Teala’dır. Kur’an-ı Kerim de bazı ayetler, Yüce Allah’ın hüküm koyucusu olduğunu göstermektedir. Müslümanlar bu hususta icma halindedir. Akıl dahi Yüce Allah’ın kanun koyucu olduğunu kabul eder. 

a) Kur’an’dan deliller:

“Allah hakimler hakimi değil midir?” (Tin:8) , “Hüküm ancak Allah’ındır. ” (En’am:57) , ”O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. . ” (Maide:49) , “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasıkların ta kendisidir. ” (Maide:47) , “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerin ta kendisidir. ” (Maide:46) , ayetleri, Allah’ın, hüküm koymaya yetkili tek merci olduğunu ifade etmektedir. Bu esasa göre, Allah’tan başka hüküm koyacak bir makam yoktur. Peygamber Efendimizin bu husustaki vazifesi, Allah’ın hükümlerini tebliğ etmek onları açıklamaktır. Müctehidlerin vazifeleri ise, fıkıh usulü ilminin koyduğu kaide ve esaslar çerçevesinde bu hükümleri tanıyıp ortaya koymaktır. 

b) İcma delili:

Bütün İslam alimleri, ittifakla şu hususu kabul etmişlerdir; gerek naslarda zikredilen ve gerekse müctehidlerin ictihadıyla istinbad olunan hükümlerin kaynağı, Şari Teala’dır. Yani hüküm koyan Allah’tır. 

c) Akli delil:

İnsanlar ancak kaide ve kurallar çerçevesinde düzenli, tertipli, huzurlu ve güvenli olarak yaşayabilirler. Şu halde cemiyetin huzur ve güvenini temin edecek, kaide ve kuralların ihdasına ihtiyaç vardır. İlimler, fenler ilerleyip medeniyet seviyesi yükseldikçe, insanlar, kendi güven ve huzurlarını sağlayacak kaide ve kuralların varlığına, daha çok ihtiyaç duyacaklar. Ancak hangi kaynaktan kaide ve kurallar, insanlar üzerinde istenilen ölçüde etkili olabilir? Başka bir ifade ile, insanlar tarafından ihdas edilmiş kurallar mı; Yoksa Yüce Allah tarafından konulan kurallar mı insanlar üzerinde daha etkili olabilir? 

İnsanların akılları farklı olduğundan, birinin koyacağı hüküm ve kaideleri, diğerleri uygun bulmayabilir. Bazı konularda birlik sağlansa da, pek çok konuda birlik temin edilemez. Şu husus da unutulmamalıdır ki, insan unsuru, her zaman aklıyla hareket dip karar vermez. Bazen karar ve hareketlerine hisleri de karışmış olabilir. Şu halde aklın koyacağı hüküm ve kaideler, bütün insanları istenilen ölçüde, bir nokta da toplama gücüne sahip değildir. Diğer taraftan, insanların akılları ile koyacakları hüküm ve kaidelerin uygulanması, sadece maddi kuvvet ve müeyyideye dayanır. Halbuki insanlar üzerinde en etkili kaideler, maddi müeyyidesi yanında, manevi müeyyidesi bulunan kaide ve hükümlerdir

Bütün insanları aynı hüküm ve kaidelerle mükellef ve sorumlu tutabilmek, onları aynı hüküm ve kaidelere saygı ve riayet ettirebilmek için, dinin varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. Dinin getirdiği hukuk kaidelerinin, maddi müeyyidesi yanında manevi müeyyidesi de bulunduğu için, onların tüm insanlar üzerinde daha etkili olması pek tabîdir. 

Allah, yüce, mükemmel ve erişilmezdir. Allah’ın kanunları da yüce, mükemmel ve kusursuzdur. İnsanların kendi kafalarından uydurduğu kanunların, Yüce Allah’ın kanunları gibi kusursuz, mükemmel ve yüce olması düşünülemez. Eksik, kusurlu ve adil olmayan kanunların da insanları mutlu etmesi, onlara huzur ve güven vermesi mümkün değildir. 

Netice olarak diyebiliriz ki, akıl dahi Allah tarafından konulan ve manevi müeyyidesi de bulunan hüküm ve kaidelerin, insanların üzerinde istenilen ölçüde etili olabileceğini kabul eder.