Onu Tanımak Siyer Okumak

Şahsen fakir de
hissetmişimdir ki, hayatımın en güzel, en coşkulu anları, siyer okuduğum veya
anlattığım anlardır.

İnsan, hayalen asr-ı
saadete gidiyor, Âmine Hatunla seviniyor, Ebva’da annesini kaybeden yetimle
ağlıyor. Rahip Bahira ile şaşırıyor.

Hıra ile hareketleniyor,
Aşere-i Mübeşşere ile coşuyor. 

O’nunla ve Ashab-ı
Kiramla işkenceyi duyuyor, Habeşistan’la gurbeti yaşıyor, Taif’le eziliyor,
Hicretle yenileniyor.

Bedir’le zaferi tadıyor,
Uhud ve Hendek’le sınanıyor, Fetih’le şahlanıyor, veda hutbesiyle insanlık
dersini alıyor. Mescid-i Nebi ile kıvama eriyor, Kur’an’la yüceliyor, tebliğle
adanıyor. Nihayet vefatıyla eli ayağı dökülüyor ve o korkunç sükûta düşüyor!

İnsan O’nu okurken
O’nunla aynîleşiyor, özel ıstılahıyla “fena fi’r resul” oluyor. Bunun
meyvesi de, sünneti bilerek bilinçli yaşamak oluyor. Varılan son nokta ise daha
önce söylenmişti: Allah Teâla’nın muhabbetini kazanmak!

Ne büyük devlet!

Düşüncesi bile derileri
ürpertiyor!

Sevgili Peygamberimiz
(sav) evrensel bir öğretmendir.

Bir peygamber olarak
O’nun öğrettikleri sadece iman, ibadet, ahlak değil, bir başka ifadeyle sadece
manevî ve uhrevî değil, aynı zamanda bir o kadar da dünyevidir, siyasidir,
hukukidir, iktisadidir, askeridir.

O, dağınık kabileleri
birleştirerek, düşman oymakları kaynaştırarak, o coğrafyada olanların
bilmedikleri ve yaşamadıkları bir toplum ve devlet hayatına dönüştüren büyük
bir devrimcidir.

O’nun Peygamberlik yönü
kadar, bireysel olarak babalığı, eşliği, akraba ve arkadaşlığı, toplumsal
olarak da devlet başkanlığı, yargıçlığı, komutanlığı, öğretmenliği de
önemlidir; araştırılmalı, incelenmeli ve tanınmalıdır.

İnsanın hayatının
kalitesi ve saadetinin anahtarı işte buradadır. Himmeti olana “haydi buyurun,
siyer meydanı yiğitlerini bekliyor” diyoruz.

Bir şey daha; Onu
tanımayan, onun yolundan ayrı yaşayan bize göre sefih ve mecnundur.

Kendini akıllı sanması
bir kıymet ifade etmez.