Zikrullah ve Seyr-u Sülûk

Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışında iki unsuru
açıkça zikreder; toprak ve ruh
.1

Toprak ana unsurundan oluşan ve Cenab-ı Hakk’ın
“celal” tecellisinin bir neticesi olan beş unsura, “Halk âlemi” denir ki bunlar
“anasır-ı erba’a” denilen hava, su, ateş ve toprak ile nefs-i natıka’dır. Bu
unsurlardan oluşan beden, ceset, nefis, denilen varlık, kendi başına buyruk
yaşamayı sever, arzu ve isteklerinin tatminini şiddetle ister ve bir başkasına
boyun eğmekten hiç hoşlanmaz.

Cenab-ı Hakk’ın “cemal” tecellisinin bir mazharı
olarak “emir alemi”ni oluşturan kalp, ruh

, sır, hafi, ahva unsurları ise, insanı yaratıcısına
kulluk yapmaya yönlendiren ruh tarafıdır. Bu ruh, Allah tarafından üflendiği
için, (ruh-i menfuh), insan bu yönüyle kudsî bir varlıktır. Zaten insan, bu
yönüyle hilafete layık olmuş ve diğer canlılardan üstün kılınmıştır.

İşte tasavvuf ve tarikatlardaki amaç, daha önce de
ifade edildiği gibi, halk alemi içine hapis olunan ruhu keşfetmek ve onu bu
tutsaklık günlerinde düçar olduğu kötü alışkanlıklar ve manevî kirlerinden
arındırmaktır.

Bu arındırma işlemlerine “seyr-u sülük” denilir. Bu
sayede, insan Allah’tan geldiğini hatırlayarak, tekrar ona döner. Zaman içinde
nefisten gelen engelleri aşarak, öz ile aralarına giren perdeleri bir bir
kaldırarak insan ruhu, daha hayatta iken, “Bir” ile birliğe erişir. Bu, insan
için en büyük mutluluktur. Hakîkî hayat da budur.

Seyr-u sülûk’ün en temel unsuru, zikrullahtır.
Zikir, insan kalbini şeytandan, kötü düşüncelerden, huylardan koruyup imanı
kuvvetlendirdiği gibi, bir yağmur gibi indiği kalplerde “muhabbetullah”, yani
Allah sevgisi bitirir.

 

1
Sa’d  71-72.