Kitaplar

İlim Ve Özgürlük

Bu sistem İslam’ı yıkarak yerine oturdu. Onun yeniden canlanması ve ülkeye hâkim olması, sistemin en korktuğu durumdur. Bu yüzden İslam’ın adını “irtica” koyarak onu tamamen bitirmek için her zulmü denedi. Fakat bilmiyordu ki, onun sahibi Allah’tır ve o asla mağlup edilemez.

İşte bu zulümler yüzünden haklar ve özgürlüklere en fazla muhtaç alanlar, dini eğitim, öğretim ve yaşam alanlarıdır. Ülkemizin kalkınma ve uygarlık düzeyi de hiç kuşkusuz bu alanlardaki özgürlük mücadelesinin başarısıyla doğru orantılıdır. Hatta bu dünya çapında geçerlidir.

Neden mi?

İslam’da Devlet Ve Siyaset

İlahi vahyi alan Resulullah onu insanlara tebliğ ettiği kadar yorumlamış ve uygulamıştır da. O, devletinin başında bir devlet başkanıydı aynı zamanda.

Kur'an'da geçen devletin temel kurallarını bizzat uygulayarak gösteriyor, dünya durdukça devlet başkalarına aşılmaz örnekler sunuyordu.

Onun devletinde insanlar barışı, adaleti, emniyeti, hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, din ve vicdan özgürlüğünü, eşitliği, katılımı, danışmayı, sosyal adaleti, kamu malının değerini, hazine ve vergiyi tanıyorlardı.

Alimin Önderliği

Bu kitap gerek ilim ve alimi tanıtıp sevdirmede, gerekse davet ve tebliğ sorumluluğunu sergilemede önemli bir kitaptır. Aynı zamanda bizim bu çağda içinde bulunduğumuz yığın yığın sorunlara da değiniyor ve çareler arıyor. Bu açılardan ilim taliplileri için önemli bir rehber kitaptı. 

Tasavvufun Anahtarı

Tasavvuf her zaman gündemde olmuştur. Onun kadar toplumla iç içe, doğrudan hayata yansıyan ve insan ilişkilerini etkileyen başka bir ilim dalı yoktur denebilir.

Bazı dostlarımızla aramızda şöyle bir konuşma geçti:

- Hocam tasavvuf üstüne kısa ve öz bir kitap yazsanız?

-Neden? Bu konuda bu kadar ilmî, edebî ve amelî kitaplar varken böyle bir çalışmaya ihtiyaç var mı?

Arş Gölgesi

Allah Teala mahşer yerinde bazı sevdiklerini arşının gölgesinde misafir edecektir.

Kimlerdir bu kıymetli insanlar?

Nasıl bir kalp, ruh ve ahlak üzeredirler?

Ne yaman bir mücahede ve cihatla bu makama layık görülmüşlerdir?

En önemlisi, bizim için de böyle bir imkan ve ve fırsat var mıdır?

Bunların farkında mıyız?

Bu soruların cevabı, ilginç anılar ve kıssalarla bu kitapta. Soluk soluğa zevkle okuyacağınız bir kitap...

İslam Sancısı

Geçen asır İslam medeniyetinin yıkılış asrı idi. İlmen yıkılış değildi belki, ama siyaseten yıkılıştı.

İslam devleti mağlub olmuş, müslüman halklar birbirine düşürülmüş, ırkçı­lık bünyede onulmaz yaralar açmış, müesseselerimiz bir bir tarihe karışmış... Hilafet yok, şeriat yok, medrese yok, tekke yok, vakıf yok olmuş.

Akif anlatıyor "Safahat"ında. Hayret ediyorum, nasıl kalbi çatlamadı onun? Nasıl dayandılar bu yı­kılışın karşısında? Bu yangının, bu harabelerin, bu mezaris- tanın karşısında? Onlara çok acıyor ve rahmet okuyorum.

İslamlaşma Bilinci

Konuşurken sık sık "şuurlu müslüman" kavramım kullanırız. Bir kısmını över, bir kısmını da "şuursuzlukla, "bilinçsizlik"le itham ederiz insanları. Bu fakirin kafasına takılmıştır. "Hadi anlat bakalım, şuurlu bir müslüman nasıl olur?" dense, acaba neler anlatacağız? Bu konuda yazılmış bazı kitapları hatırladım. Bunlar iyi bir müslümamn nasıl olması gerektiğini, müslümanın şahsiyet ve özelliklerini Kur’an ve sünnet çerçevesinde işliyorlardı. Sanırım telif ve tercime birçok eser sizin de gözünüzün önünden geçiyordur şimdi.

Bu Sistemden İslam’a

Bu sistem bunalttı bizi. Geçmişimiz gibi geleceğimizi de kararttı. Ahiretimize helaktan, azaptan başka bir şey ver­mediği gibi, lanet olsun, dünyamız adına da bir şey vermedi. Çoğu kafirlerden daha sefildir halimiz. Zira hiç olsun dünyaları mamur onların. Hiç olsun maddi bir refahları, kalkınmışlıkları var. Bu zalim sistem, onu da vermedi bize... İslamsızlıkla hem dünyamızdan olduk, hem ahiretimizden.

Anılar ve İbretler

Hayat bir medrese; eğitir insanı. Tecrübeler de yaşama san'atını öğretir bizlere. Bu medresede uyanık öğrenciler, en küçük olaylardan bile çok büyük dersler çıkarabilirler, bilinçlerini berraklaştırabilirlerse eğer, bakışlarını biraz derinleştirebilirlerse.

Hayat yolunun ışıklı ve coşkulu veya sönük ve seviyesiz olması biraz da buna bağlı. Mutezilî değiliz, kul kendi fiilini kendi yaratmaz, ama aklının, iradesinin ve duygularının hakkını verebilirse, daha bilge, mutlu ve mutmain yaşayabilir. Cebriyeci de değiliz, ancak her güzellik, yeni güzelliklerin bir davetiyesidir.

Sayfalar