Evlere Giriş Çıkış Ve İzin İsteme

Cahiliye Arapları selam ve haber vermeden evlere dalarlardı. Bu çok çirkin bir davranıştır. Çünkü ev özel hayatın merkezidir ve bir mahremiyeti vardır. Kur’an ve sünnet mesken dokunulmazlığını öğretti ve evlere giriş çıkış kurallarını belirledi. Buna göre bir Müslüman bir eve girmek istediğinde önce kapıyı veya zili çalacak, yani geldiğini belli edecek, cevap gelmezse makul aralıklarla bunu üç kere tekrarlayacak, cevap gelmezse veya izin verilmezse gücenmeden dönüp gidecektir. “Kim o?” diye sorulduğunda kendisini tanıtacak, selam verip “girebilir miyim” diye izin isteyecektir. Üçüncü tekrardan sonra izin verilmezse geri dönecektir. İşte ilgili ayet:

 

"Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin isteyip onlara selam vermeden girmeyiniz. Böyle yapmanız sizin için daha münasiptir. Olur ki düşünür, hikmetini anlarsınız. Şayet orada hiçbir kimse bulamazsanız size izin verilmeden oraya girmeyiniz. Eğer size: “Müsait değiliz, geri dönün” denirse dönün. Bu sizin için daha nezih, daha münasiptir. Allah yaptığınız her şeyi tamamen bilir. İçinde oturulmayan fakat sizin faydalanma hakkınız bulunan evlere girmenizde mahzur yoktur. Ama hiç unutmayın ki Allah açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz her şeyi bilir."

[1]

Görüldüğü gibi eve girerken izin isteme ve ev sahibine selâm verme, Kur'ân'ın bir emridir. Bu çok önemli bir görgü kuralı, kişinin dinine bağlılığını gösteren bir muameledir. Hatta evden çıkarken bile izin istemek, inanmış olmanın gerektirdiği ince bir davranıştır.

[2]

Özellikle şu üç vakitte -ev halkından olanların bile- mutlaka izin isteyerek evlere girmeleri gerektiği şöyle belirtilmiştir:

"Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar (çocuklar), üç vakitte odalarınıza girebilmek için izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleden sonra elbiselerinizi çıkarıp yatacağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bunların dışında hizmetçilerin ve çocukların, izin almadan içeri girmelerinden dolayı size ve onlara bir günah yoktur..."

[3]

Bu üç vakitte evde bulunanlar genellikle dinlenirler. Bu dinlenme vakitleri bazı özel durumları da ifade edebilir. Bu gibi zamanlarda insanlar rahat elbiseler giyebilir veya çıplak olabilirler. Bundan dolayı, anne-babanın odasına köle ve çocukların izinsiz girmesi yasaklanmıştır. Bulûğ çağına ermiş çocuklar ise, her zaman izin isteyeceklerdir.

[4]

Eve girerken mutlaka selam verilmesi istenmiş ve şöyle buyurulmuştur: "...Evlere girdiğiniz vakit Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (kendinizden olan ev halkına) selâm verin..."

[5]

Hz. Peygamber de, Enes b. Malik'e şu tavsiyede bulunmuştur: "Yavrucuğum, ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, kendin ve ev halkı için berekettir".

[6]

Evlere selam ile girilmesi, söze iyi ve hoş bir söz ile başlanması demektir. Bu ise ev halkı ile muamelede çok önemlidir. Herkese karşı güler yüzlü, tatlı dilli, hoşgörülü, nazik ve kibar olması gereken Müslümanlar, özellikle ailelerine karşı böyle olmalıdır. Bazı insanlar dışarıda kendilerini kontrol etmeyi başarır. Ama eve gelince serbestliğin verdiği umursamazlıkla ev halkına sert, kaba, öfkeli, müsamahasız, kırıcı ve itici olabiliyorlar. Bu belki de aile arasındaki sevgi ve saygı yokluğunun bir tezahürüdür. Sebebi ne olursa olsun, “Din muameledir” hadisi tam da burada gereklidir ve işlevini görmelidir. Bu yüzden bir insanın nasıl bir din ve ahlak üzere olduğunu en iyi ev halkı, yani ailesi bilir. Onların yürekten hüsnü şehadette bulundukları insan iyi insandır diyebiliriz.

Evlere izinsiz girilmesinin yasaklanması, özel hayatın korunması amacına yöneliktir. Evlere izinsiz ve habersiz girilmesi ile özel hayatın gizliliği ihlâl edilmiş olur. Bunun bir gereği de, evlere kapılarından girilmesidir. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'de: "Evlere arkalarından girmeniz iyi değildir... evlere kapılarından girin..."

[7]

buyurulmuştur. Aksi bir tutum, düşmanlık ve ihanet alametidir. Yapılan bu hareket meskene tecavüz sayılır. Hane halkının o kimseye karşı her türlü savunma hakkı doğar. Bu arada korku veya yanlışlıkla bir yakının yaralanması veya öldürülmesi muhtemeldir. Bu yüzden, girme hakkı bulunan evlere veya odalara bile girerken izin istemek veya kapıyı ya da zili çalmak hem edebe uygun, hem de bir tedbirdir.

İzin isteme işi de üç defa yapılmalı, üçüncüde de izin verilmezse geri dönülmelidir.

[8]

İzin isterken de önce selâm, sonra izin esasına riayet edilmelidir. Kapıyı çalan kimseye "kim o" denildiği zaman, kimliğini açık bir şekilde belirtmelidir. Aksi halde ev sahibi zor durumda bırakılmış olabilir.

Bir defasında Câbir (r.a.), Resulullah'ın kapısını çalmış, "kim o" diye sorduğunda Câbir (r.a.), "ben, ben" diye cevap vermiştir. Resulullah (s.a.s), onun bu şekilde cevap vermesinden hoşlanmamış ve kimliğini açık bir şekilde belirtmesi gerektiğine işaret etmiştir.

[9]

İzin isterken uyulması gereken ahlâkî esaslardan biri de, evin içine bakılmamasıdır. Bunun sebebi, İslâm'da aile mahremiyetine son derece önem verilmiş olması ve gözün de haramdan korunmak istenmesidir. İzin istemedeki asıl amaç da budur.

Ebû Zer (r.a), Resulullah (s.a.s)'ın konu ile ilgili olarak şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Kim kendisine izin verilmeden bir perdeyi (kapıyı) aralar, evin içine bakar ve ev halkının mahrem yerlerini görürse, yapılması kendisine helâl olmayan bir şeyi yapmış olur. Şayet o, evin içerisine bakarken, evin erkeği karşılasa da onun gözlerini çıkarmış olsaydı ona karşı tavır almazdım. Şayet bir kimsenin gözü, perdesi örtülmemiş (veya kapısı kapatılmamış) bir eve takılır da evin içine bakarsa burada bakanın hatası yoktur,

[10]

hata, kapısını kapatmadığı için ev sahibinindir"

[11]

 [1] Nûr, 24/27-29.

 

[2]

Nûr, 24/62.

[3]

Nur, 24/58.

[4]

Nur, 24/59.

[5]

Nûr, 24/61.

[6]

Tirmizî, İsti'zân, 10.

[7]

Bakara, 2/189.

[8]

Buhâri, İsti'zân, 13.

[9]

Buhârî, İsti'zân, 17; Tirmizî, İsti'zân, 18.

[10]

Bu sözden “ona günah yoktur” anlamamak gerekir. Ev sahibinin hatasını iyi ifade etmek için böyle söylenmiştir. Yoksa insan her halükarda gözünü haramdan sakınmalıdır. Ayrıca, böyle yapan kimselere karşı Allah Resulu'nun hiddetlendiği de bilinmektedir (Tirmizi, İsti'zân, 17).

[11]

Tirmizî, Zühd,16.