Müʼminin vazifesi; ilâhî imtihan vesîleleri olan mal-mülk, makam-mevkî, çoluk-çocuk vesâireyi terk etmek değildir. Bu fânî nîmetlerle imtihan olunurken, onlara hadd-i lâyığında değer vermektir. Bu şuur içinde Hakkʼa râm olabilen bir kalbe, hiçbir dünya nîmeti, gaflet perdesi çekemez.
“Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi
tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.”
(Bakara, 195)
“Âhiretin yanında dünyanın durumu, sizden birinin parmağını
denize daldırıp çıkarması gibidir. Parmağı (denizden) ne çıkardıysa (âhiretin
yanında) dünya işte odur.” (Hâkim, Müstedrek, 4/319)
Emevîler devrinde, Allah Rasûlü’nün fetih müjdesine nâil
olmak isteyen İslâm ordusu, İstanbul önlerine gelmişti. Ordunun içinde Ebû
Eyyûb el-Ensârî Hazretleri de bulunmaktaydı. Rumlar, arkalarını şehrin
surlarına vermiş savaşırlarken, Ensâr’dan bir zât, atını Bizanslıların ortasına
kadar sürdü. Bunu gören bir İslâm askeri; “Kendi ellerinizle kendinizi
tehlikeye atmayınız!” âyet-i kerîmesinden hareketle ve hayretler içinde:
“–Lâ ilâhe illâllâh! Şuna bakın! Kendini göz göre göre
tehlikeye atıyor!” dedi.
Bunun üzerine Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri şöyle dedi:
“–Ey mü’minler! (Yanlış anlaşılmasın!) Bu âyet, biz Ensâr
hakkında nâzil oldu. Allah, Peygamberʼine yardım edip dînini gâlip kıldığında
biz; «Artık mallarımızın başında durup onların ıslâhı ve nemalanmasıyla meşgul
olalım.» demiştik. Bunun üzerine;
«Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi
tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.»
(Bakara, 195) âyeti nâzil oldu.
Âyet-i kerîmede buyrulan «kendi eliyle kendini tehlikeye
atmak»tan maksat; bağ ve bahçe gibi dünyâlıklarla uğraşmaya dalıp, Hak
yolundaki gayretleri terk ve ihmâl etmemizdir.”
İşte bu ilâhî îkâza gönülden riâyet eden Ebû Eyyûb el-Ensârî
Hazretleri, Hakkʼa kulluğun, Hazret-i Peygamberʼe ümmet olmanın, îman nîmetiyle
şereflenmenin şükür borcunu ödeyebilme endişesi içerisinde, son nefesine kadar
hiçbir gayretten geri durmamıştır. Seksen küsur yaşlarında iken katıldığı bu
sefer esnâsında vefât ederek, şehîdlik mertebesine nâil olmuştur. (Bkz. Ebû
Dâvûd, Cihâd, 22/2512; Tirmizî, Tefsîr, 2/2972)
Alimlerimizi Öldürdüler
Yetim ve Mü’min
Plan Program Tedbir Disiplin
Alimler ve Zalimler
Vaziyeti Anlamak
Kendimize Düşeni Yapıyor muyuz?
Dünya Görüşü
Erken Seçim İttifat Ve Muhalefet
Seçimler Yaklaşırken Ak Partiye Düşen
Ümmet Ve İnsanlar
İmtihandan Kaçış Yok
Hilafet Ve Saltanat Farkı
Davadan Dönmeyeceğiz
Organizeye İhtiyaç Var
İslam Ve Ümmet
Cömert Cimri Ve Cennet
Hakk’a Kurban Olan Genç
Ne dersiniz, yapıyorlar mı?
Ne dersiniz, yapıyorlar mı?
İhlâslı Olmak
Ne Kadar Muhtacız!
Ak Parti’nin İmtihanı
İman ve Vicdan
Kul Hakkı Çok Önemlidir
Âhiret Rüsvâlığı
Geceleri İbadetle Geçirmek
Batıcı Laik Kesim Ve Uzlaşma
Helal Gıda
Kardeşlik Cevheri
Sünnet Müdâfaası
Ahlaksız Olmaz
Örnek İnsan
Vazifeler
Sevelim Sevilelim
Hüsn-i Zan Kulluğun Güzelliğindendir!
Kader Sırdır
Gerçek Bahtiyarlık
Çağ Ve İslam
İman Kesin Olmalıdır
Tevhid’deki Vahdet
Darbecilerin ve Destekçilerinin Yüzlerine Tükürün
Bayramla Muhabbeti
Kalp ve Kur’an
Birliktelik Önemli
Din Özgürlüğü mü Dediniz?
Ramazan Ve Teravih
İstanbul Ve Fetih Düşüncesi
İNSANIN SORUMLULUĞU
Rıza ve Muhabbet
Hak İçin Gayret
Kimsenin Yaptığı Yanına Kâr Kalmaz
Üç Riyâkâr
İstiklal Marşımızın Önemi
Allah’ı Herkesten Çok Sevmeliyiz
İstikâmet Ehli Olmak
Şeytan Ve Günah
Bizde Zina Suçtur ve Ayıptır
Hayat Ölüm Ve Kader
Bölücülük
Bir Şeyler Yapmak Lazım