İlim

“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir “alekadan” yani “embriyodan” yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti”(Alak, 1-5)

Bilindiği gibi bunlar inen ilk Kur’an ayetleridir. İlk ayetler okumadan, kalemden, bilmediği şeyleri bellemeden bahsediyor:

“De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.”(Zümer, 9.)

"Rabbim! benim ilmimi artır" de.”(Taha, 114.) diyerek yüce bir hedefe yönlendiriyor.

“Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir”(A2raf,199.) diyerek cahilin değersizliğini ifade ediyor.

 Sevgili Peygamberimiz(sav.)in hadislerine baktığımızda ise ilme, âlimlere, öğrencilere, onları dinleyen ve hizmet edenlere büyük değerler verildiğini görüyoruz. İlim bizzat bir ibadettir, hidayettir, günahlara kefarettir. İster savaş, ister barış,  şartlar ne olursa olsun bırakılmayacak, beşikten mezara kadar çalışılacak, Çin gibi dünyanın öbür ucunda bile olsa gidip alınacak, yitik malı gibi nerde bulunursa kapılacak bir fazilettir. Gerekli ilimleri öğrenmek, kadın erkek herkese farzdır. Bu yolda ölüm, şehadettir. İşte birkaç hadis-i şerif:

"Alimin âbide üstünlüğü, benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir" (Tirmizi, İlim 19, (2686).).

“Allah Teâla Hazretleri, melekleri, semâvat ehli, deliğindeki karıncaya, denizindeki balıklara varıncaya kadar arz ehli, halka hayrı öğretene mağfiret duasında bulunur."(Hadis Tirmizi'nin aynı babındadır.)

"Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine girdirmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını üzerlerine koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar, ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir." (Ebu Davud, İlm 1, (3641); Tirmizi, İlm 19, (2683); İbnu Mace, Mukaddime 17, (223).)

İlmin kıymetini anlayan ecdadımız, geçmişte her branşta dünyanın en büyük âlimlerini yetiştirerek, dini ilimlerde olduğu gibi, sosyal bilimlerde, fen matematik, tıp, astronomi ve diğer ilimlerde zirvelerde dolaşmışlar ve büyük bir medeniyetin kurucuları olmuşlardır.

Ne yazık ki, son birkaç asırda İslami değerlerini yitiren Müslümanlar, ilim alanında da gerilemiş, bu konularda başkalarına yük olmaya başlamışlardır. Maalesef bu gün İslam dünyasında yaşayanlar dünyanın en az okuyan, araştıran insanlarındandırlar. O yüzden bu dünyada haksızlık, hukuksuzluk, fakirlik ve geri kalmışlık kol gezmektedir. Çünkü Müslümanlar hayat sahnesinden çekilince yeryüzünün dengesi bozulmuştur.

“Neden böyle oldu?” sorusu tartışılmaktadır. Ama özellikle bir şeyin altını çizelim ki, İslam bunu istemiyor ve de hak etmiyor. Biz Müslümanlar, bu utanç verici durumdan bir an önce kurtulmamız gerekir.

Bunun yolu da yine dinimizin dinamiklerinden yararlanmaktan geçer.