Tevekkül

Tevekkül, vekil kılma, işini güvendiği bir başkasına havale etme demektir. Avukatlık da bir vekalet işidir. İnsan bir işine bir kişiyi vekil tutacak olursa, onda güven, doğruluk, ilim ve iktidar gibi özellikler arar. Dinde tevekkül de böyledir.

Tevekkül, bir amaca ulaşmak için, maddi ve manevi elden gelen bütün işler yapıldıktan sonra gerisini Allah(cc.)' a ısmarlama, O’na güvenip dayanma, sonucu O’ndan beklemedir. Yani tevekkül, Allah(cc.)' a iman ve itimat ile işleri O’na havale etme, sonra da nasıl olursa olsun sonuca rıza ve teslimiyettir.

Mesela öğrenci, önce derslerine güzelce çalışacak, sonra sınavlara girecek ve başarılı olmak için Allah(cc.)'a tevekkül edecek. Çalışmadan tevekkül olmaz. Her şeyi çalışmaktan bilmek de olmaz. Nasıl mı? Tam sınavın ortasında bir kriz gelir ve sınavı bitirir. Mesela bir ordu. Savaşa hazırlanacak. Silahları alacak ve kullanmasını iyi öğrenecek.Sayısını da düşmana oranla yeterli yapacak. Ama, savaşa girerken Allah(cc.)' a tevekkül edecek ve zafere ererse onu Allah(cc.)' tan bilecek. Kafirle fark işte burada. O böyle yapmaz. Yani, o da silahlanır, talim yapar, sayıyı yeterli kılar, ama tevekkülü bilmez. ”Zaferin Allah(cc.)' la ne alakası var, çalıştık kazandık!” der, aklı almaz. O,  “kendine güveneceksin” der.Kendine güvenmek de ne demekse? Eğer, çalışma ve başarma azim ve ümidi ise, inanan onu her zaman yapar.Ama, Allah(cc.)' a tevekkül etmeyen, ruhundaki boşluğu ne ile dolduracak.Geleceğin getireceğine karşı içinde çırpınıp duran kalbini ne ile yatıştırıp huzur bulacak?.Oysa zafer Allah(cc.) katındadır ve dilediğine verir. Hiç az orduların, çok orduları yendiği görülmemiş midir? Peki, ne faydası var tevekkülün? Zafer ve huzur  faydası var.Stresi, bunalımı önleme faydası var. Ruh sağlığını koruma faydası var. İki ordudan biri huzurla sabahlar, ibadetle sabahlar, güvenle, moralle savaşa girer, Allah(cc.)' a teslimiyet ve rızayla girer, aslanlar gibi savaşır. Ölürse de hoş, kalırsa da hoştur. Peki, inanmayanlarda olur mu bu güzellikler? Onların savaşa girip de ruhu sağlıklı çıkanı görülmüş mü?

Yaratan Allah(cc.), yarattığını en iyi bilendir ve ona tevekkülü emretmektedir: ”Bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever.(Al-i İmran,159.) “Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.”(Furkan, 58.) “Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Allah, emrini yerine getirendir.”(Talak, 3.)

Amr İbnu'l As (ra) anlatıyor: "Resülullah (sav) buyurdular ki: "Şüphesiz her derede, âdemoğlunun kalbinden bir parça bulunur (yani kalp her şeye karşı bir ilgi duyar). Öyleyse kimin kalbi bütün parçalara ilgi duyarsa, Allah onun hangi vadide helak olacağına hiç aldırmaz. Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin her şeye ilgi kurarak dağılmasını önlemek için Allah ona yeter."

Tevekkül, tedbire ters düşmez.Çünkü kul, kendine düşeni yapmakla sorumludur. Hatta ilerde yapacağı işler için “inşallah” demeye varıncaya kadar tedbirli olacaktır.(Kehf, 23-24.)